Koğuş kalk!
Sesime zulmet ağzımın kapısındaki gardiyan
Bu şehre beş vakit ezan kadar,
Beş vakitte ihanet lazım.
Tertemiz dudaklardaki acı ayrılık kelimesi,
Dökülürken ayaklarımın altına kırmızı bir halı gibi
Durup, tam da hayatın önünde;
‘Merhaba asker, mutlu musun?’ demek de lazım…
Küçük İskender
Ailem, güzel ailem;
Bu mektubu yazarken üzgün değilim, gururluyum. Bir gün öteki dünyaya gittiğimde bunun sebebinin bir vatan uğruna olacağı için gururluyum. Siz de gururlu olun, kaldırın başınızı, bırakın bana üzgün üzgün bakmayı, kızınızın bir asker, bir şehit olacağı için gurur duyun. Benim bu cihandan gidişim, memleket sevdasından olacak. Haber gelmeden önce bile biliyordum elbet savaşacağımın. Vatan, biz askerlere, biz Allah’a emanetiz. Arkamdan ne ağladığınızı, ne üzüldüğünüzü görmek istiyorum. O savaştan sağ çıkma ihtimalim bilinmez, size geri gelebilir miyim, birkaç çiçek dikebileceğiniz, ziyarete gelebileceğiniz bir mezarım olup olmayacağı da bilinmez. Bu yüzden hakkınızı helal edin. Gencim ama yapabileceğimi düşünüyorum. Çünkü babam beni bunca zaman bir askermişim gibi yetiştirdi. Antrenmanda ter dökmeyenin, savaşta kan dökeceğini söyleyerek yetiştirdi. Bunca zaman vatanım için çalıştım, en iyi sizler biliyorsunuz. Sizleri çok seviyorum. Vatanımı sevdiğim kadar çok seviyorum.
Siz de ebeveynim olmak dolayısıyla beni vatan ve millete hizmet etmek için nasıl yetiştirmek lazımsa öyle yetiştirdiniz… Sizlere çok teşekkür ederim. Sevgili annem ve babacığım, belki bilmeyerek size karşı birçok kusurda bulunmuşumdur, beni affediniz. Ruhumu şâd ediniz. Dualarınızı eksik etmeyiniz.
Ey akraba ve dostlar ve sevenlerim, cümlenize elveda. Cümleniz hakkınızı helal ediniz. Benim tarafımdan cümlenize hakkım helal olsun. Kendim için başka bir şey istemiyorum, şehitlik, dualarınız bana yeter.
Ey Türk milleti! Daima vatanınız için çalışın, çabalayın. Bizlerin kurtaracağı vatanı, sizler koruyun. Ve asla ama asla, bu vatan uğruna giden şehitlerimizi unutmayın. Vatan sağ olsun.