Yalnız Bir Yazar

Yalnız Bir Yazar

Güneş doğar doğmaz doğuya bakan penceremden gözüme doğru ışık huzmeleri gelmeye başladı. Bununla birlikte uyanmak bana farz oldu. Gözüme olsa olsa üç saat uyku girmişti. Bunun sebebi ise yeni yazmaya başladığım romanımdan dolayıydı. Romanımda tam bir yerde takılı kalmıştım iki olay örgüsü vardı kafamda ancak hangisini daha güzel ilerletebilirim tam kestiremiyordum. Bu düşünceler arasında dün yayınevi ile yaptığım telefon görüşmesi aklımda belirdi. Eski kitabımı okuyan herkes kitabımın bir para kaybı olduğuyla ilgili yayınevine dönüt vermişlerdi. Bunu hatırladıkça içimde buruk bir his beliriyordu: Kimsenin kitaplarıma ilgi göstermemesi. Tek gelen ilginin de birkaç deli insan tarafından olması hüzün veriyordu.

Düşüncelere dalmışken saatin 12.00’ye geldiğini gördüm ve hemen yayınevi ile görüşmek için hazırlanmaya başladım. Yorucu bir hayattı her ne kadar günün çoğunu evimde geçirsem bile zihinsel olarak yorgun hissettiğimden bir şey yapacak bir enerji hissetmiyordum içimde. Bunun için terapi dahi almıştım ancak ne fayda eder ki hiçbir şey değişmedi. Yolda editörün karşısına çıkınca ne diyeceğimi düşünürken birden biri benim ismimle hitap etti. Sesin geldiği yöne doğru bakınca hiç tanımadığım birini gördüm ismimle hitap etmeye devam ediyordu. Yanına gittiğimde benden imzamı isteyip gitti. Böyle minik bir olay bile beni o an çok mutlu etmişti.

Yayınevi binasının kapısından içeri adımımı atar atmaz hüzün dolu düşüncelerimin bir nebze olsun dağılması için içimden bir derin nefes aldım. Kapıdaki güvenlik görevlisi beni tanıdı ve gülümseyerek içeri almak üzere başını salladı. Yayınevi ofisine doğru yürürken içimdeki belirsiz bir heyecanı hissediyordum. Belki de bu, yeni bir umut, bir değişim getirecek bir anın habercisiydi.

Ofise girdiğimde, karşımda genç bir editör bekliyordu. Adı Aylin’di ve benimle ilgili birkaç konuyu görüşmek istiyordu. Oturduk ve hemen konuya girdik. İlk olarak eski kitabımın dönütleri hakkında konuştuk. Aylin, kitabın satışlarının beklentilerin altında kalmasının nedenlerini açıkladı. Ancak bu sefer, eleştirilere kulak verip nasıl daha iyi bir yazar olabileceğim konusunda bana rehberlik etmeye hazır olduğunu hissettim.

Daha sonra, yeni romanımın ilerleyişini sordu. İki farklı olay örgüsü arasında takıldığımı ve hangisinin daha çekici olduğuna karar veremediğimi paylaştım. Aylin, içten bir gülümsemeyle, “Belki de ikisini birleştirebilirsin. İki ayrı dünyayı bir araya getirerek okuyucularını şaşırtabilirsin,” dedi. Bu öneri, zihinsel blokajımı aşmama yardımcı oldu. Aylin’in verdiği destekle birlikte, yaratıcılığım tekrar canlandı.

Toplantı sona erdiğinde, kendi içimde bir değişiklik hissettim. Belki de yolumu bulmuştum, belki de bu görüşme eserlerimin daha geniş bir kitle tarafından kabul görmesine yardımcı olacaktı. Dışarı çıktığımda, etrafta dolaşan insanlara karşı farklı bir bakış açısıyla yürüdüm. Bir tanımadan gelen küçük bir jest bile, hayatın içindeki güzellikleri hatırlamama yetmişti.

Günün geri kalanında, yeni öneriler ve düşüncelerle dolup taşan bir zihinle evime döndüm. Klavyenin başına geçtim ve kalemi elimden bırakmadım. Artık yazılarımı sadece kendim için değil, aynı zamanda okuyucularım için de yazdığımı hissettim. Belki de bu, benim için gerçek bir dönüm noktasıydı.

(Visited 5 times, 1 visits today)