Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken eski zamanlarda adı sanı unutulmuş bir köy varmış. Bu köyün adını kimse bilmiyormuş.
Bir gün bir bilim adamı bu köyü bulmuş ve bu köy hakkında aylarca araştırma yapmış fakat hiç bir sonuca ulaşamamış. Bu köyde bir sürü terkedilmiş ev varmış. Bilim adamı ne kadar uğraşsa da eskiden burada yaşayan insanların nereye gittiğini veya başlarına ne geldiğini bulamamış. Diğer insanlara da bu köyden bahsetmiş ama kimse bu bilgiye bilim adamının ilgilendiği kadar ilgilenmemiş ve bir kanıtı olmadan kimsenin ona inanmayacağını söylemişler. Bu köyün sadece terk edilmiş eski bir köy olduğunu, bilim adamına bu köyü araştırmasının çok da bir anlamı olmadığına inandırmaya çalışmışlar. Bilim adamı en başta onların haklı olduğunu düşünüp araştırmalarına bir süre ara vermiş ama sonra merakından dayanamayıp araştırmalarına geri dönmüş ve insanlara haklı olduğunu gösterebilmek için elinden geleni yapmış. Bilim adamının dediğine göre bu köyde yaşayan insanlar buradan göç etmiş, bu nedenle arkalarında hiç iz bırakmamışlar. Bilim adamı gece gündüz demeden bu köy hakkındaki araştırmalarına devam etmiş, bu sayede bu gizemli köy hakkında daha çok teori çıkmış. Bir gün bilim adamı yaşadığı şehirdeki bütün bu köy hakkında bilgisi olabilecek insanlara, yaşlılara konuşmuş fakat bu kişilerin neredeyse tamamı yaşlıymış ve çoğu hafıza kaybından dolayı bir şey hatırlayamamış ve bazıları da böyle bir köy olduğunu hiç duymamış. Bilim adamının en son rastladığı yaşlı bir kadın çocukken babaannesinin o köyde bir evi olduğunu söylemiş ve daha önceden duyduğu eski efsaneleri anlatmış.
Böylece bilim adamı yaşlı kadını ispatı olarak göstererek ona daha önce inanmayan insanları inandırmış.