Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal pireler berber iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken eski zamanlarda adı sanı unutulmuş bir köy varmış. Dünya bu köyü, köy dünyayı unutmuş. Bu köy dağların arkasında uzaklardaymış. Bu köyde herkes birbirini tanır, gizli saklı olmazmış. Her gün her şey planlandığı gibi gider, herkes başına düşen işi yaparmış.
Bu köyde minik bir kız çocuğu yaşarmış. Bu minik kızın kendi kadar minik olmayan koca bir kalbi varmış. Minik kız her gün köylüleri şaşkınlıkla izlermiş. Nasıl her gün aynı şeyleri yapabildiklerini anlayamazmış. Her zaman dağlara bakıp dağların arkasında ne tür maceralar var olabileceğini hayal edermiş.
Minik kız bir gün cesaretini toplayıp annesine “Anne o koca dağların arkasında ne var?” diye sormuş. Annesi minik kızın bu sorusunu beklemediği için bir süre duraklamış. Sonunda “Kızım o dağların arkasında bir şey yok.” demiş. Fakat minik kız bu cevabı sevmemiş, minik kız o dağların arkasında bir şey olduğundan eminmiş çünkü her sabah güneş dağların arkasında doğup, dağların arkasında batıyormuş.
Minik kız babasına gitmiş ve aynı soruyu ona sormuş. Babası biraz düşünmüş, “Dağların arkasında bambaşka bir yer var. Oraya gelen giden olmadığı için ne var kimse bilemez.” demiş. Minik kız durmuş ve babasının verdiği cevabı düşünmüş. Minik kız sormuş “Gelen giden hiç kimse mi yok?” babası “Olsa dağların arkasında olanı bilirdik kızım.” demiş.
Minik kız rahat durmamış, karar vermiş. Eğer dağlara giden kimse yoksa ilk giden o olacaktı. Dağların arkasında ne olduğunu öğrenip köydekilere anlatacakmış. Minik kız bu hevesle hemen kendine bir çanta hazırlayıp yola çıkmış.
Minik kız dağ yolunda giderken karşısına genç çoban çıkıvermiş. Çoban sormuş, “Minik kız ne yapıyorsun burada, tek başına?” minik kız cevaplamış “Dağın arkasına gidiyorum.” Çoban şaşırmış, sormuş “Neden?” minik kız tekrar cevaplamış “Çünkü başka kimse gitmemiş. Birisinin gitmesi gerekiyor.” Çoban durmuş düşünmüş, “Seni tek gönderemem yakında akşam olacak, gel birlikte gidelim.” Minik kız düşünmüş “Eğer sende gelirsen ilk giden ben olmayacağım ama?” Çoban “Sen olacaksın, bende ikinci olurum.” Minik kız bunu kabul etmiş, bitlikte dağa doğru gitmeye başlamışlar.
Dağın ucuna yaklaştıkça Çoban sormuş “Korkmuyor musun?” Minik kız “Hayır, merak ediyorum.” demiş. Çoban kızın kararlılığına saygı duymuş. Uca vardıklarında Minik kız ilerlemiş ve dağın ucundan diğer tarafa bakmış. Minik kız gördükleri karşısında hayran kalmış. Güneşin batımını tüm renkleriyle görebiliyormuş. Bu renkler ona tüm kalemlerini kullanarak yaptığı resimleri hatırlatmış. Minik kız bir süre daha bakınca diğer taraftaki köyleri görmüş. Onun köyüne benzeyen daha fazla köy varmış. Kız bunu görünce mutlulukla sıçramaya başlamış. Gördüklerine inanamıyormuş. Kızın hayal ettiklerinin çok daha fazlasıydı bu.
O akşam köyüne geri döndüğünde gördüğü herkese diğer tarafı anlatmaya başlamış. Gün doğduğunda dağın diğer tarafına bakmak için tüm köylüler toplanmış ve dağın ucuna çıkmışlar.
Köy halkı o gün bu gündür dağı her gün aşıp diğer tarafa geçer olmuş. Artık her gün eski günler gibi değilmiş, köy farklı şeyler öğrenmeye başlamış.