14 Ocak 1902′ de Selanik’ te doğan ve bazılarımızın onu ” Mavi Gözlü Dev” lakabıyla da tanıdığı, aşk sözleri ve şiirleriyle edebiyatımızda değeri yadsınamaz derecede önemli olan ve Türk edebiyatının en üretken kalemleri arasında yer almış olan Nazım Hikmet Ran’ ın en bilindik ve edebiyatımız için değerli şiirlerinden biri olan ” Çok Yorgunum” şiiri Nazım Hikmet’ in hasta, güçsüz ve ümitsiz gurbet günlerinde yazdığı bir eserdir. Nazım Hikmet Ran bu eserinde hem vatanına ve İstanbul’ a duyduğu özlemden bahsetmiş hem de bu şiirinde ayrılığı, özlemi ve ümitsizliği bu şiiriyle gerçekten güçlü bir şekilde dile getirmiş. Ran bu eserde yorgunluğun sadece fiziksel açıdan değil, aynı zamanda yaşadığı bu yorgunluğun ruhsal ve psikolojik bir boyutu olduğunu da bizlere göstermek istemiş. Kendisi ” Çok yorgunum, çok” dizesiyle ise kendisini mental açıdan değerlendirmiş ve kötü bir boyutta olduğunu vurgulamıştır. Bu dizeleri biraz somutlaştırmak istersek; soğuk, karanlık bir gecede, tek başına uçsuz bucaksız bir yerde, sessizce onu kendi kaderinin götürdüğü yere, usulca ilerleyen ve sonra yavaşça gözden kaybolan bir adam resmi kafamda canlandı. Aynı Nazım Hikmet’ inde bir zamanlar kendi dünyasında ve düşüncelerinde yavaşça kaybolması gibi…
Genel olarak şiiri değerlendirdiğimizde, Nazım Hikmet’ in bu eserinde asıl anlatmak istediği; insanların içsel çatışmalarını ve yaşamla mücadelesini anlayarak, empati kurmasını sağlamak istemesidir. Bu şiirde vurgulanan, hayatın zorlukları karşısında yılmadan, pes etmeden direnmek ve kendimize belirlediğimiz doğru çizgiden ne olursa olsun sapmamak olmalıdır. Bu şiir benim için, hayatın zorlukları karşısında, pes etmeden umudumu kaybetmeden devam etmem gerektiğini hatırlatıyor. Nazım Hikmet’ in bu şiiri bizi içsel bir yolculuğa çıkarmakla birlikte, insanı adeta kendi duygularıyla başbaşa bırakarak, duygularımızla yüzleşmemizi sağlıyor. Yaşadığımız sıkıntılar bazen de toplumsal adaletsizliklerden, savaşlardan, yaşanılan sefaletlerden ve kişinin kendi içinde yüzleşmek zorunda kaldığı sıkıntılardan ibaret de olabilir. Nazım Hikmet ise kendisinin yaşadığı ruhsal ve fiziksel sıkıntılardan hem de ruhsal yorgunluklarından bahsederken, insanın içindeki kaygılarından umutsuzluklarından ve kaybetmemesi gereken heyecanından söz etmektedir. Bu da Nazım Hikmet’ in hiçbir zaman pes etmeyen zorluklara karşı yılmadan, dimdik duran yönünü bizlere kanıtlıyor. Ran; bu eserinde insanın hayata bakış açısını da şu şekilde sorguluyor: “Hayatın anlamı, insanın yaşadığı acılar ve yaşadığı zorluklar karşısında hayatını nasıl şekillendirir?” , İnsan, umutsuzluğa kapılmadan önce içindeki gücü ve direnci nasıl bulabilir”? Nazım Hikmet bu soruları sorarken insanın içsel yolculuğunu ve kendi gerçekliğiyle yüzleşmesini sağlar. Uzun lafın kısası, ” Çok Yorgunum” sadece bir şairin duygularını değil, aynı zamanda insanın içsel dünyasını ve hayata bakış açısını da yansıtan derin ve etkileyici bir eserdir.