GİZEMLİ KÖY VE CESUR SAVAŞÇI

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallarken iken eski zamanlarda adı sanı unutulmuş bir köy varmış. Köydeki herkes siyah giyinirmiş ve kimse konuşmazmış. Suları pis ve bitkileri çürükmüş. Kimse evine sahip çıkmıyor ve pis bırakıyormuş. Bir gün, adı Hüseyin olan bir maceracı varmış. Asıl olarak savaşçı olduğu için upuzun bir kılıcı varmış. Çok parlak ve altın kaplamalıymış. Bu kılıç karanlık güçleri ortadan ikiye kesebiliyormuş. Gezerken Gizemli Köyü görmüş ve oraya doğru gitmiş. Bu işte bir terslik olduğunu fark edince ilerideki köylüye neden bu köyün böyle ıssız olduğunu sormuş. Köylü hiç bakmadan bile Hüseyin’in omzuna çarpıp gitmiş. Hüseyin birkaç köylüye daha aynı soruyu sormuş ama hiçbiri yine cevap vermemiş. Hüseyin köyden ayrılmış ve tam gidecekken içinden mor ışıklar çıkan bir mağara görmüş. Yavaşça içeri girmiş ve bir cadı görmüş. Bu cadı bir iksir hazırlıyormuş ve ormana döküp her şeyi çürütüyormuş. Hüseyin gizlice cadıya yaklaşmış ve kılıcını uzatıp ona kim olduğunu ve ne yaptığını söylemiş. Cadı hemen Hüseyin’e iksiri fırlatmış ama Hüseyin hemen kaçıp cadının üstüne atlamış. Cadı yere düşünce iksiri cadıya atmış ve cadı duman olmuş. O günden itibaren köy düzelmiş ve orman geri yeşermiş.

(Visited 4 times, 1 visits today)