Başlangıçtan önce, daha evren yokken yalnızca Egmar vardı. Egmar zamandan da öncesine aitti, gücü her şeye yeterdi. Her şey hiçlikten ibaretti. Sonra Egmar evreni yarattı. Her yer karanlıktı, karanlığı beğenmedi, ışığı yarattı. Işık hoşuna gitmişti, evreni aydınlattı. Artık saf ışıkla yıkanıyordu her yer. Evrenin merkezinde ışık o kadar yoğundu ki madde var oldu, bu sırada evrendeki bütün ışığı emdi. Bu bir yıldızdı, etrafa ışık saçıyordu. Egmar evrenin sadece ışıktan oluşamayacağını anladı ne sadece karanlık olabilirdi ne de sadece ışık. Karanlık ve ışık birbirinden ayrılamaz bir bütündü. Evrenin tam merkezinde oluşan yıldıza baktı, onu sevmişti. Ona “aydınlığın kalbi” anlamına gelen Calima adını verdi. Calima’nın ışığından onun benzerlerini yarattı. Onlara Cala[aydınlık, (çoğul: Calar)] adını verdi ancak hiçbiri Calima kadar parlak ve güzel değildi.
Evren yıldızlarla dolmuştu ama yine de bir şekilde boş hissediyordu. Kendine benzer varlıklar yaratmaya karar verdi ancak hiçbiri onun kadar güçlü olmayacaktı. Kendi ruhundan parçaları kopyalarak 13 farklı varlık yarattı. Bunlar tanrısal varlıklardı. Onlara Tagar(tekil: Taga) adını verdi. Calima’nın etrafında onlara yaşayacak bir gezegen oluşturdu. Bu gezegen kayadandı ve suyla kaplıydı. Adını “ev” anlamına gelen Yagz koydu. Yagz’ı şekillendirecek olan Tagar’dan başkası değildi.
Egmar onlara gelecekte olabilecekleri gösterdi. Burası üstü yemyeşil ormanlarla, ışıltılı akarsularla, uçsuz bucaksız çayırlarla, rengarenk çiçeklerle kaplı; mutlu halklara sahip güzeller güzeli bir yer olabilirdi ancak gelecek bundan ibaret değildi. Egmar bir çöl gösterdi; üstünde susuzluktan bitkin hayvanlar, kuraklık, karanlık gökyüzü, bir volkan kadar geniş ağızlara sahip solucanımsı canavarlardan pençeleri en keskin kılıçtan daha keskin, ateşi en sıcak ateşten daha sıcak, derisi en kalın zırhtan daha kalın ejderhalara kadar her türlü kötülük vardı. Bunları gören Tagar şaşırdı, bir tanesi hariç. Bu Taga’nın adı Saphir’di ve en güçlü Taga’ydı. Bu Taga, Egmar’ın bilgeliğini ve içindeki eser miktardaki kötülüğü almıştı. Egmar gibi bir varlıkta bu kötülük hissedilemezken Saphir tüm bilgeliğine rağmen kötücül bir ruha sahipti. Bilgeliği sayesinde o gelecekleri öngörmüştü. Egmar onlara Yagz’ı onların şekillendireceğini söyledi. İlk gördükleri gelecek kadar ikinci gördüklerine de sebep olabilirlerdi. Egmar onları Yagz’a gönderdi. Etrafı şekillendirmeye başladılar; vadiler, ovalar, akarsular, dağlar yaptılar. Bir cennet oluşturdular ancak Şeytan henüz cennetten kovulmamıştı.
Çağlar geçti ve gezegeni tamamen güzelliklerle donatmayı başardılar. Tagar’ın en kibirlisi olan Saphir bunca zamandır Tagar ile beraber çalışıyordu çünkü onun zevkle yok edeceği, üstüne kalıcı bir karanlık çökerteceği dünyayı inşa etmesine yardım ediyorlardı, o da tüm bu sürede gizlice planlarını yapıyordu. Artık her şey tamamlanmıştı, Saphir aralarındaki liderin o olması gerektiğini söyledi. Aralarındaki en bilgenin lider olması gerekiyordu. Tagar başta buna karşı çıktı, aralarındaki herkes eşit olmalıydı, bu sevgi ve barış dolu topraklara beraber hükmedeceklerdi. Tek yapmaları gereken Egmar’ın yaratacağı diğer canlıları beklemekti, böylece mutluluklarını başkalarıyla da paylaşabileceklerdi. Her şey kusursuz görünüyordu ancak Saphir’in planları farklıydı. Saphir onlara da hükmetmek istiyordu. Onları lider olması gerektiğine ve Egmar’ın onların düşmanı olduğuna inandırmayı başardı. Tagar’ın asi davranışlarını gören Egmar onları uyardı. Saphir, Tagar’ı öylesine körü körüne inanmışlardı ki Egmar’a boyun eğmezse savaşacaklarını söylediler. Bunun üstüne Egmar, Yagz’ı Tagar ile beraber yok etti.
Egmar bütün bunları öngörmüştü ancak yaşanana kadar iyi sonuçlanmasını ümit etmişti. Böylece bu kadar güçlü varlıkların yaratılmaması gerektiğini anladı. Evreni tamamen yok etti, yeni bir evren yarattı ve bu evrende kötülük yoktu. Önce Dünya’yı sonra da insanları yarattı. Bu varlıkların gücü sınırlıydı ve ölümlüydüler. Bir Tanrı için daha iyisi düşünülemezdi. Bazen bir şeyi güzel yapan kusurlarıdır. İnsanları da güzel yapan şey oydu.