İş çıkışı sahilde yürümek istedim. Rüzgâr tatlı tatlı yüzümü okşarken içim huzurla doldu. Denizin yüzeyinde sektirmek için yerden bir taş almak için eğildiğimde içimde birden hayatla ilgili her şeye karşı bir tiksinti belirdi ve bu tiksinti beni biraz rahatsız etti. Sanırım bir geminin kornası benim huzurumu kaçırmıştı. Niye böyle bir hisse kapıldım ben de anlayamadım ama neyse, çok da önemli değil. Sahile geldim sonuçta, yoğun olan bir iş günümden sonra kafamı dinlemem gerek. Martıların sesleri, köpük köpük dalgalar…
Ülke çapında saygınlık kazanmış bir hastanede doktorluk yapıyorum. 32 yaşındayım. Tatlı mı tatlı bir ailem, gayet iyi gelirli (ne kadar kolay olmasa da) bir işim ve deniz kenarına yakın olan bir evim var. Cerrahi departmanında çalışıyorum ve bütün gün sağlığı yerinde olmayan insanların derdine derman olmaya, onların organlarını kesip biçerek onları tedavi etmeye çalışıyorum. Aileme de yeterince vakit ayırıyorum onlarla güzel ve verimli saatler geçiriyorum. İşimi de gayet iyi yapıyorum, hastalarımla da yeterince ilgileniyorum. Resmen çocukken hayalini kurduğum o hayatı yaşıyorum. Gayet tıkırında işliyor.
Günüm sabahları erken başlıyor, saat beşte kalkmam gerekiyor ki saat altıda hastanede olabileyim. Hastanede işim bittikten sonra her gün sahil kenarına gelip yürüyüş yapıyorum. Bazen bankta oturup şehrin koşturmacalı hayatından uzaklaşıp sahilde güneşin batışını izliyorum. Genelde bol bol müzik dinlerim ancak sahile geldiğimde kulaklığımı çıkarıp çocukların kumdan kaleler yapmasını seyrederken denizin o sesi ve martı sesleriyle kulaklarım huzur buluyor resmen. Bazen sahile geldiğimde gitarımı çıkarıp eski dönemlerin şarkılarını çalıyorum. Benim tutkularımdan bir tanesidir bunu yapmak.
Bir meditasyon gibi aslında, sonuçta meditasyonun da amacı iç huzuru sağlamak ve bedeni rahatlatıp sakinleştirmek değil midir? Benim bu tutkum da meditasyon sayılabilir bence. Yoğun iş hayatından kaçıp burada huzur buluyorum. Her insanın bunu en az bir kere bunu deneyimlemesi gerekiyor bence veya sahil değil de huzur bulacak bir yerinin olması lazım insanın. Bazen ailemi de getiriyorum buraya sonuçta onlar da insan, onlar da bunu hakediyor. Onları ilk defa getirdiğimde benden daha uzun süre burada kalmak istediklerini söylediler ve ben bunu duyduğumda çok şaşırmıştım.
Bana göre sahil kenarı resmen bir terapi merkezi gibidir. İnsanın çoğu derdini ve kafasını doldurup onu allak bullak eden fikirlerin ve sorumluluklarını unutup gerçek dünyadan uzaklaşıp adeta ‘uyuşturucu’ hissi veren bir yer.