Bugün de güne erken başladım. Sabahın erken saatlerinde yataktan kalkıp güneşin doğuşunu izledim. Uzun binalar arasından sıyrılan güneşin ışıklarıyla doldu odam. Bir müddet pencereden manzarayı seyrettim, kuşların cıvıltısını dinledim. Artık kalkmaya hazır olduğumu düşündüğümde banyoya gidip elimi, yüzümü yıkadım. Kahvaltıyı sessizce yaptım. Tek başıma sofraya oturdum. Günümün çoğunu yalnız geçiriyorum ,yalnız geçirmeyi seviyorum. Sessizlikte huzur, mutluluk buluyorum. Kafamı dağıtacak şeyler olmadığı sürece mutluyum mesela bir oda arkadaşı ya da bir televizyon. Adı olmayan, kahverengi kedim bana yetiyor. Kedim de ihtiyar bir eski sokak kedisi. Cinsinin ne olduğundan pek emin değilim… Bildiğim tek bir şey varsa o da benim gibi yalnızlığı seviyor ve pireli değil. Bütün gün çalışma odamda yatıyor. Çalışma odam derken ben bir yazarım. Hayatım boyunca yazı yazmayı sevmişimdir. İnsanlar bana hiçbir zaman başarılı olamayacağımı söylese de buradayım işte! Kendi apartmanımda, yazılar yazıyorum, sessizliğin içinde… Ve gayet mutluyum! Pek tanınmadığım bir gerçek ama bu kimin umurunda ki? Sanatım pek rağbet görmüyor, çok güze şiirler, hikayeler, üstünde uzun uzun düşünebileceğiniz romanlar yazabilirim ama bunlar kimseye ulaşmıyor! Kahvaltının ardından çalışma odama gittim. Kedim bu sefer kenardaki küçük sallanan sandalyemin üzerinde uyuyordu. Odaya ben girince irkildi. ”Günaydın” dedim. Kafasını geri yere koyup uyumaya devam etti. Sessizce çalışmaya başladım. Kötü bir esinti mi esiyordu yoksa benim içimde bir burukluk mu vardı, bilemedim. Kalemimi elime alıp kağıdıma dokundurduğumda bir an için tüm dünyayı unutuyor ve sadece yazımla baş başa kalıyordum. Kelimeler kağıdın üzerinde birbirleriyle yapboz parçaları gibi birleşirken içimdeki boşluk doluyor gibiydi. Gün boyunca farklı yazılar yazdım. Kimse gelip görmeyecek belki ama yine de içimden geleni yapmaya devam ettim. Sanatım, benim için bir terapi gibiydi. Onunla ifade ettiğim duygularım, iç dünyamdaki karmaşayı sakinleştiriyordu. Akşam olduğunda yine sessizce mutfağa gittim. Bir fincan çay eşliğinde günün yorgunluğunu üzerimden atmaya çalıştım. Belki yarın bir gün eserlerim birilerinin ilgisini çeker, diye umut ettim ama bugün de yalnızca sanatım ve ben vardık. Ve bu da yeterliydi.