Sabah uyandığımda aklımda tek bir şey vardı: Bugün sergime kaç kişi gelecek? Geçenlerde açtığım sergime ilk gün bir sürü insan gelmişti. Herkes resimlerimi beğenmiş, bana iltifatlar yağdırmıştı. O gün çok mutluydum. Ama sonraki günlerde gelenlerin sayısı gitgide azaldı. Dün sadece bir kişi gelmişti. O da sadece birkaç dakikalık bakışmadan sonra sessizce gitmişti.
Bugün de umutluydum. Belki bugün daha fazla insan gelirdi. Belki resimlerimi alıp beni mutlu ederlerdi. Kahvaltımı yaptım, en güzel gömleğimi giydim ve sergiye gittim. Saatlerce bekledim ama kimse gelmedi. Tek başıma sergide dolaştım, resimlerime baktım. Bazılarını kendi gözümde canlandırdım. Resimdeki karakterlerle konuştum, oyunlar oynadım.
Akşam olunca eve dönme vakti geldi. Eserlerim beğenilmiyordu. Kimse onları satın almak istemiyordu. Belki de ben iyi bir ressam değildim. Belki de resimlerim yeterince güzel değildi.
Yatağıma uzandım ve tavana baktım. Resimlerimi düşündüm. Onları ne kadar sevdiğimi, onları yaparken ne kadar mutlu olduğumu hatırladım. Belki de kimse onları beğenmiyordu ama bu önemli değildi. Ben onları seviyordum.
Gözlerimi kapattım ve uykuya daldım. Rüyamda kocaman bir sergi salonu vardı. Salon tıklım tıklımdı. Herkes resimlerimi inceliyor, onları hayranlıkla izliyordu. Ben de çok mutluydum.
Uyandığımda hala mutluydum. Rüyam bana umut vermişti. Belki bir gün gerçekten de herkes resimlerimi beğenecekti.