Benim bir kedim vardı. Kedimin adı Pençe idi. Pençe, adının tam tersiydi. Kendisi uysal ve tatlı bir kediydi. İnsanlar kedim siyah olduğundan ondan korkarlardı ama sonradan anlıyorlardı nasıl bir kedi olduğunu. Bir de komşum vardı. Kendisiyle sürekli kavga ederdik. Bayramlarda bile küs kalırdık. Bir gün kedim küs olduğumuz komşumuzun kapısına doğru koştu ve gözden kayboldu. Kapı açıldı, içeriden tuhaf bir koku geliyordu. Cesaretimi toplayıp içeriye girdim çünkü kedimden başka kimsem yoktu. Üniversite için ailemden ayrı yaşıyordum. İçeriye girdiğimde komşum beni karşıladı.
– Ne yapıyorsun burada?
-Kedimi arıyorum.
-Kedin burada değil, dedi. Şaşırmıştım. Çünkü eve girdiğini görmüştüm. ”Evi gezebilir miyim?” dedim. O da ”Olur” dedi. Oysaki izin vermeyeceğinden emindim. İyice gezdim. Evin her köşesine baktım ama yoktu. Tam onun için ilan asacaktım ki komşumun evinde küçük bir kapı gördüm. Kilidi vardı ama ısırılarak kırılmış gibiydi. Komşum da o kapıyı ilk defa görmüş gibi bakıyordu. Kapıyı açtığımızda uzun bir tünel gördük. İçeriye girdim ve tünelin sonuna vardım. Tünelin sonunda bir havuz vardı. Çok kötü kokuyordu ama gelen kokuyla aynı kokuyordu. Demek ki kedim kilidi açıp o havuza düşmüştü. Kedimi oradan kurtardım ve komşumdan özür diledim. İlk defa barışmıştık ve bir daha hiç küsmedik.
Bennu Uçar 6/C