Elinize bir bardak alın ya da ağırlığı olan herhangi bir şey. Bardağın ağırlığın hissedersiniz. Şimdi bir topa ayağınızı kullanarak vurun. Top hareket eder ve ayağınız geri teper. Ancak birçok bilim insanının kanıtladığı ve sizin de fark etmeden etkileyen fizik kurallarını yaşamanız için bunlardan hiçbirini yapmanıza gerek yok. Aslında oturduğunuz yerden bile siz ağırlığı olan bir madde olduğunuzdan fizik kurallarının çatısı altındasınız. Genel olarak bu kurallar bizi sınırlar ve etrafımızı şekillendirir. Kurallar aynı bir balona benzer ve içindeki gaz ise biz ve evreniz. Şimdi o balonu patlatın…
“İmkânsız” kelimesini hayatınızda birçok kez duymuş olmanız gerek. Bu kelime olasılıksız veya gerçekleşemeyecek olayları anlatmak için vardır. İmkânsız aslında fizik ötesidir. Fizik ötesi şeyler mevcut olduğumuz ve kavrayabildiğimiz evrenin parçası olmayan evrenlerdir. Aynı zamanda bu evrenin kurallarına uymayan olaylardır. Mesela elinize aldığınız bardağın sizin uyguladığınız güç olmadan hareket edebilmesi, ortam değişikliği yaşanmadıysa, evrenimize sığmaz.
İmkânsızlıklardan bir tanesi de ışık hızıdır. Bu kuralı anlamak için bu olayı bir çift bardağa benzetmemiz gerek. Bir bardak hızı diğeri ise zamanı temsil etmekte. Şimdi hareketsiz bir arabayı düşünün. Hız bardağı boş ve zaman bardağı tamamen dolu olacak. Bu demek ki bu araba zaman genişlemesine uğramıyor ve yol almıyor. Şimdi o araba bir şekilde ışık hızının yarısı kadar hızlı hareket etmekte. Bardaklara eşit şekilde su konuluyor. Şimdi bu arabanın içindekilere göre zaman hala normal hızda işliyor. Fakat eğer bu araç bir dakika varış noktasından ayrılsaydı aracın içindekilere göre varış noktasından sadece 30 saniye önce ayrılmış gibi olacaktı. Şimdi ışık hızında hareket ediyorlar. Zaman bardağı boştur. Bu fizik kurallarını yok saymaktır. Çünkü bu araç bu hızda ilerlerken bir dakika mantıken sıfır saniyedir. Bu everenin hız sınırıdır ve ne kadar çok anlamaya ve açıklamaya çalışsanız da bir sonuca varmazsınız. Bu kurala tek istisna ışığın kendisidir. Işığın bir ağırlığı yoktur dolayısıyla bu kuralı aşabilen tek şeydir. Işık birçok fizik kuralını çiğner.
Bu insanlığı inanılmaz şekilde etkileyen bir imkansızlıktır. Bu hız sınırı insanların evreni ve ötesini keşfedebilme kabiliyetini oldukça düşürür. Şu ana kadar bile ışığın ulaşmadığı galaksiler var. Biz görebildiğimiz ve ışığın ulaştığı sınırlar içindeki ve sürekli genişleyen evren parçasına “görülebilen/şahit olabildiğimiz evren” deriz. Aynı zamanda keşif ettiğimiz ve yaşamın mümkün olduğu sistemlere de ulaşma kabiliyetimizi etkiler.
Sonuç olarak evrenimizin bir özelliği olan ışık hızı sınırı bence en çok insanlığı geri tutan imkansızlıktır. Böyle düşünmemin nedeni bu imkansızlığın etrafından geçen kestirme yol bulunmaması. Fark ettiyseniz bazen insanlar istediği şeyleri yapmak için alternatif ve imkanlı olan yollar bulur. Ancak bu problemin basit bir çözümü olmadığını düşünüyorum. Dolayısıyla evreni bükemediğimiz sürece, evrenin hapishanesinde tutsak durumdayız. Bizi kurtarabilecek tek şey ise gelecek ve geleceğin getirdiği keşifler.