Bundan yıllar yıllar önce, çok uzak olan Tatoino gezegeninde, bir yaşam tortusu, türedikçe türedi. Bu tortu sonucu insanlar, hayvanlar, elfler, mozanlar, konotlar ve daha nice yaratıklar oluştu. Bu yaratıklardan en güçlüleri insanlar, en yeteneklileri elfler, en iyi avcılar hayvanlar, en bilginler ise konotlardı. Ancak mozanlar, yeni oluşmuş bir ırktı. Bu yüzden teknolojileri gelişmemişti. Ne bilgin ne de güçlülerdiler. Bir gün, mozan ırkına mensup olan Fano adında bir genç kız, bu dengesizlikten bıkmıştı. Mozanları yüceltecek olan savaşçı o olmak istiyordu.
Bu gezegende konotlardan nefret edilirdi. Özellikle mozanlar, konotların baş düşmanıydı. Çünkü konotlar çok bilmişti, asi idi, ve her an ihanet edebilirdi. Bu fikirler insanlar tarafından ortaya atılmıştı.
Fano, orduda bir savaşçıydı. Ancak öbür askerler kadar katı değildi. Daha yaratıcı ve neşeliydi. Girdiği ortamları ayağa kaldırır, hareketlendirirdi. Günlerden birinde, mozan kralı olan 1. Kosedious ordusunu toplayarak konotların Faara şehrine bir sefer düzenledi. Bu seferde oldukça kayıp verilmişti mozanlar adına, ancak Fano bir şeyin farkına varmıştı. Konotlar sandığı kadar kötü varlıklar değildi. Ordu, birkaç handa dinlenirken, konotlu bir hancıdan konot kültürünü ve dilini öğrenmişti. O gün bir şeyin farkına varmıştı Fano. Bu genç hancının hiçbir suçu yoktu. Ne asi idi ne çok bilmişti. Sadece masum bir hancıydı. Ancak dinlenme süreci bittiğinde han ateşe verildi. Fano, genç hancıyı yangın yerine dönmüş handan kurtarmış ve ordudan kaçmıştı. O anladığı şey ise konotların hiçbir suçunun olmadığıydı. İnsanlar tüm mozanları parmağında oynatıyordu. Onları kin ile besleyip kendi yapmak istemedikleri eylemleri mozanlara yaptırıyolardı. Bu yüzden kurtarmıştı genç hancıyı.
Hancıyı kurtarmaya çalışırken çoğu yerinde yanıklar oluşmuştu. Canı çok yanıyordu. Ölmek üzereydi. Ancak doğruyu öğrendiğinin farkındaydı. Belki dünyayı değiştirememişti ama huzurlu bir şekilde, gerçeği bilerek ölecekti.