Doğa anada rahatça görebileceğimiz doğal seçilim, yaşam döngüsünün en önemli yapı taşlarından biridir. Bu düzen sağlayıcı ama bir o kadar da acımasız mekanizma, insanlar kendini ne kadar doğadan ayırmaya çalışırsa çalışsın, her zaman doğanın bir parçası olarak kalmaya devam etmiştir. Etrafımıza baktığımızda, doğada ona ait bir çok güzelliğe şahit oluyoruz, peki ya göremediklerimiz? Doğada sadece huzur yer almıyor, insanoğlunun var olduğu her yerde mutsuzluk, adaletsizlik ve çatışma da vardır.
Teknolojinin getirdiği bilgi çağı insanoğlunu ne kadar bilinçlendirdi ise bir o kadar da üzmüştür. Farkındalık insanoğlunun olumlu yönde geliştirmiş olabilir ama farkında olan insan gerçekten olumlu anlamda gelişti mi? Atomu, maddeyi, en derin okyanuslardan fayda sağlamayı, en verimli ürünü en basit şekilde üretmeyi kazandığı bilgi sayesinde öğrenen insanoğlu aynı bilgi ile bozulan dünya düzenini, kirlenmeyi, nükleer bomba ile ölen çocukları, açlık ve sefaleti de öğrendi. Belki de hiç kimsenin bilmedi ve gelişimin olmadığı bir dünya düzeninde açlık, sefalet ve savaş da olmayacaktı. Yerine cahil ama mutlu insanoğlu olacaktı.
Bununla birlikte bilinçli bireyleri ele alacak olursak, bu bireylerin topluma ve dünyaya karşı sorumlulukları olduğunu ve yapması gereken fedakârlıkları yaptığını şüphesiz hepimiz biliriz. Bilgili ve bilinçli bireyler görevlerini yaptıkça gurur duyarız onlarla. Peki bilinçli olmayan, bilgisiz bireyler için aynı şey söz konusu mudur? Hiçbir şey bilmeyen bir kişi hiçbir şeyden sorumlu değildir. Çocuğuna iyi bir eğitim ve terbiye vermesi gerektiğini düşünmeyen bir ebeveyn, sürdüğü arabanın veya kullandığı sistemin küresel ısınmaya olumsuz etkisi olduğunu bilmeyen bir birey veya yedikleri içtikleri her ürün için hayvanların çektiği acıyı bilmeyen bir bireyin yaptığı veya yapmadığı şeyden dolayı mutsuz olma olasılığı olamaz.
Aslında insanlık için bilmek iyidir ama bilen kişi için bir yüktür, sorumluluktur. Bilgi güçtür ama sorumluluktur aynı zamanda. Bilmediğin şeyi yapma zorunluluğu veya sorumluluğu da olamaz. Tabi ki hayattan ve görevlerimizden kaçmak için kafamızı kuma gömmeyeceğiz, mutlu olmak için cahil kalmayacağız ama etrafımızda cahil beyinleri görüp de onların mutluluğuna da imrenmiyor değiliz. Bu durumda toplum olarak bizler gelişmek ve gelişirken diğer bireyleri de aydınlatmak gibi bir görevimiz var. Bu sayede sadece cahiller değil herkes mutlu olur. Bizler her zaman bizden önceki nesillerin bize aktardığı bilgiyi daha sonraki nesillere aktaracağız ve öğrendiğimiz bilgiden faydalanacağız ama keşke bunu yaparken yaşananları ve acı çekenleri, ölenleri, bozulan düzeni, kaybolan doğayı da görmesek bilmeseydik.