O an, sahildeki bankta otururken etrafıma dikkatlice bakıyordum. Sahil boyunca yürüyen insanlar, bazıları sevdikleriyle sohbet ediyor, bazıları ise yalnızca denizin sesini dinliyordu. Her birinin hikayesi vardı, geçmişte yaşadıkları anılarla dolu.
Güneşin batışı, gökyüzünü ressamın tuvali gibi boyuyordu. Her geçen saniye, rengarenk bir tablo gibi değişiyordu manzara. Yavaşça gözlerimi kapatıp, bu anı zihnime kazımak istedim. Denizin ritmik sesi, rüzgarın hafif dokunuşu, tuzun hissi, hepsi bir araya gelerek beni adeta büyülüyordu.
Saatin tik takları, zamanın geçişini hatırlatıyordu bana. Her geçen saniye, bu anın kaybolmasına bir adım daha yaklaştırıyordu beni. Fakat bu gerçek, içimi hüzünle doldurmaktan çok, bu anın değerini daha da artırıyordu. Defterim elimde, sayfalar arasında gezinirken o anın tadını çıkarmaya çalışıyordum.
Sayfalarda yazan kelimeler, geçmişten getirdiğim hatıraları canlandırıyor, sanki her sayfa bir kapıydı ve o kapıdan içeri girdiğimde o anı tekrar yaşıyordum. Gökyüzündeki renkler daha da derinleşirken denizin sesi beni adeta büyülüyordu.
Belki hatırlamayacağım ama bu an, içimdeki duygularla sonsuza dek var olacak, ruhumun derinliklerindeki hazine gibi. Bu sahil, bu bank, bu an; bir anı olacak belki ama hissettirdikleri sonsuzluğu çağrıştıracak.