İnsanlık tarih boyunca yaratılışı gereği her zaman bilgi edinme gayreti içinde olmuştur. Merak etmiş, araştırmış ve gözlemleri sonucu elde ettiği bilgileri sonraki nesillere aktarmıştır. İnsanoğlu için bu kadar önemli yer tutan bilgi her zaman beşerin dostu olmamıştır ne yazık ki. Kimi zaman faydalı olma amacıyla kullanılırken kimi zaman ise insanoğlunun kirli çıkarlarına alet olmuştur. Peki ya sizce insanla bu kadar yakın bir ilişkiye sahip bilgi sanıldığı kadar önemli ve güzel bir kavram mıdır?
Bilgi ve bilgiye sahip olmak tarihin hemen hemen her döneminde el üstünde tutulmuştur. Çeşitli eğitim kurumları ile kayıt altında tutulan bilgiler sonraki nesillere aktarılmış, çoğu kültürde ilim ve bilim büyük değer görmüş ve öğrenen de öğreten de her daim sevilmiştir. Ayrıca çok bilen her zaman saygı görmüş ve önder kabul edilmiştir. Örneğin küçükken dinlediğimiz masallarda olan bilginler, bilgeler her zaman insanlara yol gösteren tiplemeler olmuştur. Bir toplumun kalbi eğitim kabul edilmiş ve bu alanda önemli çalışmalar yapılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Toplumun düşmanı cehalet, cehaletin düşmanı öğretmendir.” sözünü bu konuda örnek verebiliriz. Fakat ne yazık ki sahip olunan bilgi her daim insanlığın yararına kullanılmamış ve birçok soruna yol açan bir silah haline gelmiştir.
Yazının bulunması ile başlayan bilgi birikimi süreci yüzyıllarca devam etmiş ve birçok buluşa öncülük etmiştir. Ancak özellikle 19. yüzyıla geldiğimizde devletler arasında artan yarış bilginin bir silah olarak kullanılmasına yol açmış ve yıllarca insanlığı geliştirmek için kullanılan ilim insanoğlunun kötü amellerine araç olmuştur. Örneğin, atomun parçalanmasının ardından bilim adına kullanmak yerine insanlar bu bilgiyi bomba yapmak amacıyla kullanmış ve uzun dönemler boyunca etkisi unutulmayan güçlü silahlar yapmıştır. Bu durum da ölüm ve yıkımdan başka bir şeye yol açmamıştır. Yani insanlık edindiği bilgiyi çarpıtmış ve amacı dışında kullanmıştır.
Uzun lafın kısası yapısı gereği araştırmaya ve yeni bilgiler edinmeye aç insanoğlu, ne yazık ki elde ettiği bilgileri zaman zaman yanlış yollar için kullanmış ve başta kendi ırkı olmak üzere doğaya ve tüm gezegene zarar vermiştir. Tabii ki de “Cahillik Mutluluktur” anlayışı ile hareket edip bilgi için insanlık adına bir silahtır ve kesinlikle uzak durulmalıdır diyemeyiz. Aynı zamanda ilime körü körüne bağlanıp onu pis işlerimizle kirletemeyiz. Bu durumda yapmamız gereken şey kendimize bakıp hatalarımızı nasıl giderebilir ve nasıl daha iyi bir gelecek kurabiliriz diye düşünmektir.
Öyleyse biz ne yapabiliriz? Türk milletinin bilgi ve ilimle yoğrulmuş nesilleri olarak toplumu nasıl daha ileriye götürebiliriz? Bunun cevabı daha önce ecdadımızın yaptığı gibi ilimi bilim ve teknoloji yolunda kullanmaktan ve ne olursa olsun yolumuzu ahlak üzerine çizmekten geçiyor. Eğer biz yeni bireyleri fen üzerine değil de ahlak ve vicdan üzerine yetiştirirsek bu kişiler daha sonrasında elde ettikleri bilgileri doğru yolda kullanabilirler. Böylece bilginin insanoğlu üzerindeki etkisini temelden çözeriz. Albert Einstein’ın da dediği gibi “ Eğitim, gerçeklerin öğretilmesi değildir. Düşünmek için aklın eğitilmesidir.”