Kendim için yeni kararlar almaya karar vermiştim. Artık her şey benim için farklı olacaktı. Bu kararımın arkasındayım ama tereddüt etmiyor da değildim çünkü bu değişim benim konfor alanımı tamamen bozacaktı ve tek konfor alanım değil arkadaşlarımdan da uzaklaşıcaktım. Hayat düz bir çizgi değildir. Düzensiz ve anidir. Her şeyin bir ilki vardır derdi annem. Valizimi hazırlayıp son defa çocukluğumun geçtiği yerden ayrılmak için kendime güç verdim ama gözyaşlarımı tutamadım. Binadan çıktığımda beni buz kesen hava karşıladı. Kar yoktu ama kokusu havada. Taksiye bindim sonra şoföre havalimanına sürmesini rica ettim. Camı aralayıp burnumu her uzattığımda nefesim beyaz buğu halkaları olarak yayılıyor. Soğuk, parmaklarımın ucunu ısırıyor. Kısa aralıklarla pencereyi açıp havayı içime çekiyor sonra hemen kapatıyorum. Ama iyi olacaktım, bunu biliyordum.
Havalimanına vardım ve binbir güvenlik prosedüründen geçtikten sonra bir kahve alıp cam kenarına dışarıyı izlemek için oturdum. Sadece köşeme çekilip kendimi ortamdan soyutlayıp yeni hayaller kurmak istiyordum. Bir saat sonra olan Roma uçağını bekliyordum. Üniversiteyi çocukluk hayallerimin şehri olan Roma’da okuyacaktım. O kadar güzel bir şehir ki sokaklarında yürürken başka bir dünyaya girmiş gibi hissediyorum. Aynı sevdiğiniz bir filmi ilk izlediğinizdeki gibi veya sevdiğiniz birinin sizin ayaklarınızı yerden kesmesi gibiydi. Geç bir saatti bu sebeple havalimanı her zamankinden sessizdi. Ölüm sessizliği vardı. Sanki bir ruh emici gelmiş ve ortamdaki herkesin ruhunu emmişti.
Zaman öldürmek için küçük bir kitapçıya girdim. Kitap okumayı severdim çünkü beni her zaman teselli etmişlerdi. Yorulmuştum, bitkin düşmüştüm son dönem yüzünden ama sert kabuğum pes etmeme izin vermemişti. Yerime geri dönüp uçağımı beklemeye devam ettim. Tam gözlerimi kapattım ki Roma uçağı için kapıya gelmemizi anons etmişlerdi. Ayağa kalktım sonra bir adamın bana baktığını fark ettim ama ona döndüğüm an gözlerini kaçırdı. Biletimi gösterip uçağa doğru giden tünele ilerledim. Uçağa bindiğimde hostesler kibarca karşıladılar koltuğuma giderken tökezledim ve bir adam belimden düşmeyim diye beni kavradı. Sonra iyi miyim diye yüzümü yokladı. Ama ben hala anın şokundaydım. Sessizce ilerlemeye devam ettim ve yerime oturdum. Cam kenarıydı koltuğum dışarısı o kadar sakindi ki sanki bulutlar da pes etmiş gibiydi. Sonra belimi kavrayan adam yanıma oturdu. Meğerse koltuğu yanımdakiymiş. Eli yanlışlıkla elime değince irkildim ama çaktırmadım. Sonra uçak havalandı ve tam olarak 2 saatimiz vardı Roma’ya varmak için. Garip bir şekilde hüzünlü ve heyecanlıydım. Gözlerimi dinlendirmek için kapattım. Sonra yanımda oturan adam “Gördüğüm en güzel şeydi” dedi. “Efendim” dedim ve gözlerini gözlerime dikerek tekrardan bana siz gördüğüm en güzel şeysiniz dedi…