Küçüklüğümden beri koyu Fenerbahçe taraftarıyımdır. Babamla beraber ne zaman maç olsa televizyonun başına geçer, maçları seyrederdik. Ama bu sadece futbol değil; basketbol, voleybol ve yüzme gibi branşlarda oluyordu. En çok ilgimi çeken ve en sevdiğim ise voleyboldu. Voleybol oynadığım için hiç kaçırmazdım maçları. Ayrıca o zamanlar Eda Erdem benim için hep bir idol ve bir yol göstericiydi. Karakteri, liderliği ve oyunu ile. Her zaman bir gün Fenerbahçe’de oynama hayali ile yaşadım. Eda gibi olmak istedim. Bunun için çok çalıştım. En sonunda bir gün İstanbul’a seçmeler için gittim.
Sahaya ilk adımımı attığım zaman artık hayallerime daha çok yaklaştığımın farkındaydım ve bu aşama seçmeleri kazanmam ile başlayacaktı. Emeğimin karşılığını burada göstermek istiyordum. O gün elimden ne gelirse yaptım ve sonuçları beklemeye başladım. Birkaç gün sonra annemlere bir telefon geldi ve beni bir deneme antrenmanına çağırdılar. Gittim, hocalarla bol bol konuştuk. Tabii hemen tek antrenmanda almadılar ama yaklaşık iki haftanın sonunda artık Fenerbahçe’nin bir oyuncusu olmuştum. Sanırım hayatımın en iyi haberiydi bu.
Yıllar geçti artık yaşımızdan dolayı bizde birer lig oyuncusu konumundaydık ve A takımına geçecekler olacaktı. O yıl çıkamamıştım A takımına ve bende başka alt sıralarda yer alan bir takıma gittim ama hala bir gün Fenerbahçe’de oynayacağımı kafaya koyup asla vazgeçmedim. Sonraki yıl ise daha iyi bir şekilde tekrardan beni transfer ettiler ve küçükken televizyonun karşısında izlediğim takımdaydım artık.
O yıl ise çok güzel ve bilindik oyunculardan oluşan bir takımımız vardı. Bunun karşılığını almak istiyorduk. Haftalar boyunca hem Avrupa hem Türkiye lig maçlarımız oldu. Avrupa’da ne yazık ki talihsiz bir şekilde elendik. Fakat ligde güzel bir ivme yakalamıştık ve sonunda final etabı zamanı gelmişti. Çoğu zaman yedekteydim, yaşım küçüktü ve tecrübesizdim diğerlerine göre. Ama koç beni iki set bile olsa final etabında oynatmıştı. Final etabı beş maç üzerindendi üç maç kazanan şampiyon oluyordu. Bende azda olsa süre almıştım bu süreçte. Seride ise 2-1 öndeydik. Eğer bu akşam kazanırsak, Fenerbahçe ile geçirdiğim ilk yılda şampiyon olacaktık. Zaten tribünler muhteşemdi. Taraftar her maç yanımızdalardı. Yurt dışında bile izlemeye gelenler oluyordu. Burada tribünler tam doluydu ve özellikle şampiyonluk maçı diye daha güzel bir atmosfer yaratmışlardı gerçekten. Hayatımın en güzel günüydü ve bunu kupa ile tamamlamak istiyordum.
Maç başlamıştı. Bir set sonra pasörümüzün bileği burkuldu ve ben oyuna girdim. Maçın geri kalanında ben oynayacaktım. İnanılmaz bir heyecanım vardı ama bunu kontrol etmeye çalıştım. Bunu yapmam gerekiyordu ve başardım. Artık maçın sonuydu ve ben en çok bu maçta süre aldığım için inanılmaz mutluydum, son sayı gelmişti, herkes ayaktaydı ve şampiyon Fenerbahçe oldu. Çok mutluydum. Üstelik kariyerimin en iyi maçını oynamıştım sanırım. Herkes tebrik etti birbirini ve daha sonra kupa törenine geçmiştik. Herkes hala tribündeydi ve destek devam ediyordu. Kupa gelmişti ve kaldırdık. O an çekilen çok güzel bir fotoğrafımız vardı kupayı kaldırırken. Arkada taraftarın coşkusu ile. Sanırım o fotoğraf gördüğüm en güzel şeydi.
Artık kendime gelen bir özgüvenim vardı. Evet şampiyon olmuştuk ama önüme bakmalıydım ve kaldığım yerden devam ettim. Umarım seneye tekrardan aynı şeyleri yaşayıp bir kez daha mutluluğa kavuşuruz.