Bildiğimiz kadarıyla istimrarla akan, eski bir dost ve bir o kadar da taze bir elementidir evrenin zaman. Descartes’ın materyaller alemi de zaman içinden çıkarıldığında bir hiçten ibarettir. Ona göre her şeyin*, her hareketin, her devinimin kaynağı zamandır. Aynı zamanda da tanrı dışı her materyal dış etkilere maruz kalır; tanrı özdür, özleştirilmiştir ve değişmez. Bu iki algıdan bir yargı yapmamız gerekirse, başlı başına zamanın değişmediğini ancak kendisi dışında kalan materyali değiştirdiğini anlayabiliriz.
Aynı konuda, eternalizm üzerine, pek çok düşünür de zamanın sürekli değiştiğini söyleyerek ibretlik hatalar yapar. Hatta hata demek doğru olmaz. Bu söylem insanın aslında ne kadar bencil, antroposentrik ve tarih boyunca kendisi dışında her şeye karşı kibrinin bilinçaltındaki antik kalıntıları, harabeleridir. Bu yazımızda da tam olarak bunu konuşacağız. Ademoğlunun “değişmezlik” konseptinin baştan aşağı hatalı olması ve istisnaların küçük beyaz yalanlar olarak görülmesi yine tamamen bizim suçumuzdur.
Şimdi etrafınıza bir bakın. Ne gördüğünüze değil, ne düşündüğünüze odaklanın. Gördüğünüzün ötesini düşünebildiniz mi? Tahmin edeyim, siz de insanın gördüğünün ötesini düşünmediniz, baktınız ve baktınız sadece. Bu durum sizi de biraz bencil yapmaz mı? Ama endişelenmeyin, hepimiz öyleyiz.
“İstisnalar kaideyi bozmaz” sözü sadece varoluş felsefesi açısından değil, aynı zamanda basit mantık, istatistik ve sezgicilik konularında ele alındığında da yanlıştır. Elbette ki bir olayın en yüksek olasılıkta olma ihtimali maksimumdur lakin bu olayı tamamen bu olasılık üzerinden tanımlamanın ne kadar kapsayıcı bir tanım olduğu tartışılmalıdır. Üstüne üstlük bu söylemin herhangi bir anti-söylemini de ucuz yöntemlerle çürütüyor olması düşündürücüdür.
Basit bir gerçek hayat örneği üzerinden ilerleyelim. Kahvenizin içinde küçük bir böcek gördünüz. Bu durumda çoğu insanın ilk hamlesi kahveyi atmak olur değil mi? Sözüm meclisten dışarı, atmayı düşünmediyseniz kararınızı yeniden düşünmeniz sizin için en sağlıklısı olacaktır.
Bardağınızın %99’u lezzetli, yeni aldığınız taze kahvenizle dolu iken %1’lik kısmında minik bir böcek sanki şezlong kurmuş yüzüyor. Böcek açıkça size haz veren bir bütünlüğün, kaidenin, içindeki sinir bozucu istisnadır. Buna rağmen negatif bir istisna, pozitif bir bütünlüğü hiçe saymanızı sağladı. Başka bir deyişle, Geçmiş olsun, siz az önce kahvenizden haz alamama tehdidini içinizde kabullenerek istisnanın kaideyi bozabildiğini kabullendiniz. Eğer gündelik hayatta bu sözün pratik olarak uygulanabildiğini düşünüyorsanız, yeniden düşünmeniz sizin için en sağlıklısı olacaktır.
Okuduğum ve büyük ölçüde katıldığım bir diğer alıntının kaynağı ise anonimdir:
Bu söz, aslında tüm eleştirimi özetleyecek niteliktedir. Hikayeden kastım ise insanlığın ezelden ebede benmerkezcilik ile eş görülmesi, bir görülmesidir. Bence bu varoluşsak hikayemiz bizi bir nebze de olsa haklı çıkarıyor, kendimizi avutmamızı sağlıyor. “Aman boşver” diyerek gündelik hayatımıza dönmemizi sağlıyor. Unutup gidiyoruz sonra, kendi kelimelerimizle yarattığımız kendi evrenimizi unutmaya hakkımız varmış gibi.
*Descartes’ın alıntılandığı bağlamlarda kullanılan “her şey” kalıbı “hiçbir şey” olarak da değerlendirilebilir. Zira, Descartes nihilizmi materyal üzerinden kanıtlamıştır.