ambandoned clinic

Evimizde Yatan Gizem

Sıcak bir Temmuz akşamıydı. Günlerden pazardı. Hava hafif bulutlu, sıcak bir güz esmekteydi. Daha yazlığa geleli bir gün olmuştu. Tam akşam ne yapsam derken telefonum çaldı, arayan arkadaşım Berk’idi. Berk benim çok uzun zamandır tanıdığım bir arkadaşımdı. Kendisi bizi yazlığımızın olduğu şehirde yaşadığı için yılda bir kez görüşebiliyorduk. Telefonu açtım. Berk beni akşam iskeleye davet etmişti. Hemen kabul ettim. Sonuçta akşam dışarı çıkmak için tam gerekli olan bahaneydi. Odama gidip üstümü değiştirdim. Dolabımı açtım. Bir kaç kıyafet çıkarırken gözüm kıyafetlerimin arasında olan anahtara ilişti. daha önce böyle bir anahtar hiç görmemiştim. Eski bir şeydi, üstündeki tozdan rengi belli olmuyordu. Bu anahtarın nereyi açtığını bulmak için sabırsızlanmıştım. Tam annemlere sormaya giderken Berk’ten bir mesaj gelmişti. “Ben geldim, iskelenin yanındaki kafedeyim.” diyordu. Bu anahtar işini sonra araştırırım diye düşünüp evden çıktım.

Antika anahtarlar için en iyi 65 fikir | antika anahtarlar ...

Kafeye vardığımda Berk oradaydı, kendine bir şeyler istemiş onları ağzına tokuşturmakla uğraşıyordu. “Selam Berk!” diye arkasından seslendim. Arkasını dönüp “Selam! Görüşmeyeli oldu. Nasılsın?” dedi. Masaya oturdum. Kendime bir tost bir de meyve suyu istedim. Biraz sohbet ettik.  Berk görüşmeyeli baya bir uzamıştı. Kafeden çıktıktan sonra onun evine doğru yola koyulduk. Yoldayken aklıma evde, dolabımda bulduğum eski anahtar aklıma geldi. Berk’e bundan bahsettim. “Garip, ama heyecanlı” dedi. “Neden heyecanlı?” diye cevap verdim. “Çünkü gizemli bir sırrın başlangıcı gibi geldi, istersen yarın sizin evde araştırabiliriz.” dedi. O böyle deyince beni de bir merak sarmıştı açıkçası. “Olur!” dedim. Evinde biraz takıldıktan sonra evime doğru yürümeye başladım. Yürürken içimi değişik bir his sardı. Sanki biri beni izliyormuş gibi. Çok düşünmemeye çalıştım ama yapamıyordum. Nedensizce korkmaya başlamıştım, adımlarımı hızlandırdım ve en sonunda eve ulaşmıştım. Kapıdan içeri girince derin bir iç çektim. Odama doğru çıktım, annemler daha gelmemişti. Büyük ihtimalle hâlâ arkadaşlarıyla birlikteydiler. Günün yorgunluğuyla kendimi yatağa attım.

Gözümü açtığımda sabah olmuştu ve ben hâlâ akşamki kıyafetlerimle aynı pozisyondaydım. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkamaya başladım. Diş fırçamı geldiğimde dolaba koymuştum ama şu an orada yoktu. Sonra fırçalarım diye içimden geçirdim. Aşağıya inmiştim ki annemler kahvaltı masasını kurmuştu bile. Çok acıkmıştım. Hemen sofraya oturup tabağımı doldurmaya başladım. Aniden aklıma bugün Berk ile yapacağımız keşif gelmişti. Kahvaltıdan sonra onu evime çağırdım. Ona anahtarı gösterdim. İşe koyulduk. Anahtarı tüm kapıların üstünde denemeye başladık. İki saat geçmişti, güneş batmaya başlamıştı ama biz hâlâ anahtarla açan kapıyı bulamamıştık. Oturma odasına dinlenmeye geçtik. Kendimle Berk’e portakal suyu doldurdum. Tam kanepeye oturacakken gözüm oturma odasındaki tablonun arkasındaki çıkıntıya ilişti. Hemen koşup tabloyu indirdim, ve bir anahtar bölmesi vardı.Anahtarı sokup çevirdim ve aniden duvar yukarı doğru kalktı. Ben neler olduğunu daha kavrayamadan Berk beni çekerek “Hadi girelim, ne bekliyorsun?” dedi. Odaya koştuk. İçeriye girdiğimizde bizi tozlu, eski, ahşaptan bir sandık karşıladı. Sandığın anahtarı yoktu. Berk ben bir şey demeden sandığı açmıştı bile. Tam sandığı açtığında yüksek bir ses geldi. Duvar geri aşağıya inmişti. Ben daha çok korkmaya başlamıştım. Sandığın içinden bir kitap çıktı. Eski bir kitapa benziyordu. Berk ile içini karıştırmaya başladık. Kitap değişik bir alfabe ile yazılmıştı. Ta ki 120. sayfaya gelene kadar. Kitabın 120. sayfasına geldiğimde el yazısıyla yazılmış bir cep telefonu numarası gördüm. Silik gözüküyordu ama dikkatli bakınca okunabiliyordu. Cep telefonun üstündeki yazıyı görünce tüylerim diken diken olmuştu. “Olacakların farkında ol…” yazıyordu. Daha çok sorgulamadan telefonumu açıp telefon numarasını yazdım. Telefon çalarken sandığın kenarında bir kaç fotoğraf gördüm. Bu fotoğraflar ben akşam Berk’lerden gelirkenki fotoğraflarımdı. Tam çığlık atacaktım ki bir telefon çalmaya başladı. çalan Berk’nin telefonuydu. Berk telefonu açtı ve aynı zamanda benim çevirdiğim numara da telefonu açtı. Berk yüzünde bir tebessüm ile “Güle güle.” dedi.

 

(Visited 30 times, 1 visits today)