İnsanlar; kabul görmek, küçümsenmemek veya saygı kazanmak adına başarılarından söz ederler. Başarılarımızdan,takdire layık hareketlerimizden bahsetme veya bunu insanlara sunma biçimimiz bizim nasıl bir kişi olduğumuza dair alıcılara pek çok bilgi verebilir. Buna en akılda canlandırılabilecek örnek birinin başarılarına vurgu yaparak, onlarla övünerek ya da onlara dair daha fazla detay vererek bahsetmesi sonucu “kibirli” fakat başarılarını daha az detayla, vurgu yapmadan anlatmasıyla “alçak gönüllü” lakabına sahip olma olaslığıyla karşı karşıya kalmasıdır. Bu konuya dair iki adet birbiriyle çelişen iddialı söz olan “Kendini olduğundan az göstermek tevazu değil budalalıktır.” Ve “Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen ‘hiç’ ol.” hakkında düşüncelerimi belirteyim:
Mevlana’nın “Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen ‘hiç’ ol.” sözünü desteklemiyorum çünkü ben herkes hayatta kendini keşfedip bir şey olduğuna karar verirken alçak gönüllülük sebebiyle kendini bir hiç olarak görmenin mantıksız, kendine karşı olan farkındalığını yok eden bir düşünce tarzı olarak görüyorum. Bence bu söz insanın kendisini diğerlerinden aşağıda neredeyse bir hiç olarak görmesine teşvik ediyor. Sanki insanın bunu yapmaya başkalarını motive etmek adına ihtiyacı varmış gibi… Bu anlayış biçiminin insanın öz saygısını bile yitirmesinde büyük rol oynayacağını düşünüyorum.
Montaigne’in “Kendini olduğundan az göstermek tevazu değil budalalıktır.” sözüne sonuna kadar katılıyorum çünkü kişi kendini olduğundan düşük göstermeye çalıştığı zaman bana kalırsa kendine olan inancı ve öz güveni azalır, sebebiyse kendi potansiyeline olan farkındalığını farkında olmadan azaltmış olmasıdır. İnsan, kendini olduğu gibi göstermeli, kendini takdir etmeli ve bu yüzden asla herhangi bir olumsuz tepki almamalıdır. Şahsen problemin yıllar boyu toplumda, başarılarıyla övünüp kendini takdir etmenin olağan bir şeyden ziyade “kibirlilik” veya “kendini olduğundan fazla görme.” olarak algılanmasında olduğunu düşünüyorum. Buna ek olarak bazı insanların, kendini takdir etmesini bilen kişileri kendinin farkında olduğu için tebrik etmemesini bunun yerine olumsuz yorumlar yapmasını oldukça mantıksız buluyorum.
Sonuç olarak kişi hayata kendine belli karakter, görev ve tanımlar biçmeye gelmiştir. Hepimiz bunlara ulaşırken pek çok etaptan geçiyoruz ve sonucumuza “başarı” adını veriyoruz. Bu başarıları algılayış, anlatım ve kendimize göre tanımlama biçimlerimiz ise bizi bir yol ayrımına sokuyor: alçak gönüllülük ve kendini olduğu gibi görme. Alçak gönüllülüğü hayatımız boyu sürdürmemiz gereken bir erdem olarak gören Mevlâna ve bunu bir aptallık olarak gören Montaigne’nin sözlerini düşünüp karşılaştırdıktan sonra insanın kendini olduğu gibi görmesi hatta gerektiğinde takdir etmesi kendi potansiyelinin farkına varma, kendini olduğu gibi kabullenme, öz güven ve öz saygıyı beraberinde getirirken alçak gönüllülüğün bunların hepsini kişiden aldığı sonucuna ulaştım.