Gizemli Kitap

Yine bir okul çıkışı Pelin, Ece, Selen ve Nazlı eksik olan ödevlerini tamamlamak için kütüphanede kalmışlardı ama bu sefer ne başlarında bir hoca ne de hocaya haber vermek için bir nöbetçi öğrenci bulunuyordu. Bu yüzden ödev yapmak zorunda değillerdi. Sonuçta kim ne diyebilirdi ki? Kütüphane bomboştu. Rahatça rafların arasında dolaşıp istedikleri kitapları alıp inceleme şansları vardı.

Selen rafların arasında dolaşırken gözüne bir kitap çarptı. Kitabın kapağı diğerlerinden farklı olarak soluk görünümlü ve tozluydu. Selen kitaba ilişti ve eline aldı. Tam o sırada bir el kitabı Selen’in elinden çekip aldı. Selen hızla arkasını döndü ve kitaba tiksinç bakışlar atan Nazlı’yla göz göze geldi. Nazlı yüzünü buruşturup ‘Iyy bu kadar eski ve tarihi eserden bir farkı kalmamış bu kitapla ne yapıyorsun?’ diye sordu göz devirerek. Nazlı oldu olası eski püskü şeylerden hoşnut olmazdı ama Selen’in ise eski şeyler hep ilgisini çekmişti. Selen kitabi Nazlı’nın elinden çekip, ‘Bilmem dikkatimi çekti.’ diye yanıtladı, kazağının koluyla kitabın üstündeki tozları silerken. ‘Şunca güzel kitap varken senin dikkatini çeken kitap o mu oldu gerçekten.’ diye yanıtladı Nazlı elindeki parlak ciltli kitapları gösterirken. Selen tam cevap verecekken Pelin araya girdi, ‘Sessiz olun. Çok ses çıkarıyorsunuz, yakalanacağız.’ dedi kafasıyla dışarıdaki hocaları gösterirken. Ardından ‘Biz kitaplarımızı çoktan seçtik.’ dedi, arka masada oturup çoktan okumaya başlamış olan Ece’yi işaret ederek. ‘Sizde seçtiyseniz gelin.’ . İki kız da kafa sallayarak arkadaşlarının onlar için tuttuğu yerlere doğru ilerleyip, oturdular. Bir süre sonra Ece arkasına yaslanıp kolundaki saatine baktı ‘Ne cidden daha 34 dakika mı geçmiş. 2 saat gibi geçti.’ dedi, kafasını masanın üzerine koyarken. Pelin ‘Of, daha fazla katlanamayacağım sanırım.’ diye söylendi. Nazlı iki arkadaşının bu haline gülmeden edemedi çünkü daha bir buçuk saatleri vardı bu kütüphaneden kurtulmalarına. Selen de oflayıp sıkıntıdan kitabın tamamını karıştırmaya başladı zaten bir buçuk saatte kitabın tamamını okuması imkansızdı çünkü kitap 312 sayfadan oluşuyordu. Eliyle sayfaları hızlı hızlı çevirirken 120. sayfadaki sarı renkli kağıt dikkatini çekmiş, sayfayı daha da aralayıp içindeki notu çıkarmasına sebep olmuştu. Notu incelemeye fırsatı olmadan not elinden çekilip alınmıştı. ‘Ne kadar saçma.’ dedi Ece notun üstündeki anlamsız sayılara bakarken. Nazlı da ayağa kalkıp ikilinin yanına geçti ve ‘Arkadaşlar bu bir telefon numarası!’ dedi Ece’nin elindeki notu alırken. Üçlünün nota daha fazla bakmaya fırsatı olmadan ışıklar kesilmişti. Selen küçük bir çığlık atıp, diğer iki kızın arasına daha fazla yaklaştı ve ‘Işıklar neden gitti?’ dedi sesindeki titremeye engel olamadan. Ece’nin ‘Pelin yok.’ demesine kalmadan arkadan gelen ‘Böö!’ sesiyle hepsi yerinden sıçrayıp çığlık attı. Daha sonra ışıklar tekrar açıldı ve Pelin ona bakan öldürücü bakışlara aldırmadan gülmeye başladı. Bir süre sonra Pelin bu gergin havanın farkına varıp bunu dağıtmak için ‘Daha çok zamanımız var, bence numarayı aramaktan bir zarar gelmez.’ dedi ve numarayı tuşlamaya başladı. Son rakamı da yazdıktan sonra ona merakla bakan arkadaşlarının daha iyi görebilmesi için telefonu masanın üzerine koyup hoparlöre aldı. Telefon uzun bir süre çalmasına rağmen açan kimse olmamıştı.

Tam o anda bir hoca içeriye gelip okulun kapanacağını ve okulu boşaltmaları gerektiğini söyledi. Ve bu gizem de aradan ne kadar zaman geçerse geçsin akıllarda hep bir soru işareti olarak kaldı.

(Visited 13 times, 1 visits today)