Edward A. Murphy’nin ünlü yasasıyla yüzleşmek, insanın hayatını biraz karmaşıklaştırabilir. Bir gün, zamanda geri gitmek mümkün olsaydı ve Murphy’nin bu kötümser yasasını ortaya atmadan önce onunla buluşabilseydim, işte bunlar olabilirdi:
“Merhaba, Edward!” dedim, gülümseyerek ona doğru yaklaşırken.
Edward A. Murphy, laboratuvar masasının başında kendi işine dalmıştı. Kafasını kaldırıp bana baktı ve şaşkınlıkla sordu: “Sen kimsin ve burada ne işin var?”
Ben, bir zaman yolcusu olduğumu açıkladım. Onunla konuşmak için burada olduğumu, onun ünlü yasasını ortaya atmadan önce bir şeyler paylaşmak istediğimi söyledim.
“Yani, demek istediğin, gelecekten geldin ve benim ‘Her şey yanlış gidebilirse yanlış gideceği’ yasamı değiştirmek için buradasın?” diye sordu, kaşlarını kaldırarak.
“Tam da öyle!” dedim, gülümseyerek. “Bak, bu yasanın gerçekten insanları endişelendirmesine gerek yok. İşte sana bir öneri: ‘Her şey harika gidebilirse, harika gidecek!’ Bu şekilde insanlar daha pozitif düşünebilir.”
Edward, gözlerini devirerek cevap verdi: “Ama bu mantıksız bir düşünce olurdu. Kötümserlik, beklenmedik durumlar karşısında hazırlıklı olmayı sağlar. Eğer her zaman iyimser olursak, başa gelebilecek kötü durumlar için hazırlıksız oluruz.”
Edward’la olan bu sohbetimiz ilginçti ve onun kötümser yasasını tamamen değiştirmek yerine, biraz daha dengeli bir yaklaşım üzerinde düşünmeye başlamıştık. Eğer birlikte bir yeni bakış açısı geliştirebilirsek, belki de insanların hayatlarına olumlu bir etki yapabilirdik.
“Ne dersin, Edward?” dedim. “Belki de her şeyin yanlış gitme olasılığı olduğu gibi, her şeyin de düzgün gidebileceği bir denge noktası olabilir mi?”
Edward, düşündüğümü gözlerindeki parıltıdan da belli olduğu gibi anlamış olmalıydı ki, gülümsedi. “Evet, bu mantıklı bir yaklaşım olabilir. İnsanlar hem olumsuz durumlara karşı hazırlıklı olurlar, hem de olumlu sonuçlara inanabilirler. Belki de denge, her şeyin ters gidebileceği ihtimalini kabul edip, buna rağmen en iyisini ummak arasında yatıyor.”
Bu fikir beni heyecanlandırdı. Edward’la birlikte, “Denge Yasası” adını verdiğimiz bir düstur üzerinde çalışmaya başladık. Bu yeni yaklaşım, insanların hayatlarında olabilecek her türlü duruma hazırlıklı olmalarını sağlarken, aynı zamanda umudu ve olumlu beklentiyi de kaybetmemelerini öneriyordu.
Birlikte bu fikirleri tartışırken, Edward’ın kötümserliği ve benim iyimserliğim arasında bir yer bulduk. Belki de en iyi yaklaşım, her iki tarafın da değerini anlamak ve hayatta karşımıza çıkan durumları en iyi şekilde yönetmeye çalışmaktı.
Belki de Edward A. Murphy’yi tamamen vazgeçirmek yerine, birlikte yeni bir bakış açısı geliştirmek daha iyi olabilirdi. Kim bilir, belki de onun ünlü yasasının yerine yeni bir yaklaşım getirmek için bir fırsat yaratırdık!