Aslında kitaplara bu kadar bağlı değildim. Kitap okumayı sevmez, boş zamanlarımı daha çok telefona bakmak gibi aktiviteler yapardım. Fakat o kitap kitaplara karşı bakış açımı tamamıyla değiştirdi…
Uzun zaman sonra içime bir heves düştü. Bir hışımla kitapçıya gidip kitap almaya karar verdim. O kadar uzun süredir kitap okumamışım ki nasıl kitap seçileceğini de unutmuşum. Önce afalladım elime alabildiğim her kitabı aldım. Sonra adlarından ve arkasında yazan yazılardan ayırdım kitapları. Elime aldığım on kitaptan yedi tanesini ayırdım. Üç kitap alarak kitapçıdan ayrıldım. Eve gidince hemen kitapları okumak istedim. Açtım bir tanesini saatlerce okudum. Fakat öyle uzun zamandır kitap okumamıştım ki ilk başta okuduğum sayfaları anlamadım. Sonradan baştan döndüm tekrar tekrar okudum. Kitap çok hoşuma gitti. Ama çok uykum geldiği için daha fazla okuyamazdım o yüzden yatıp dinlendim. Bir an önce sabah olsun da acaba hikayenin devamında ne olacak, dedim içimden. Sabah oldu. Normalde kahvaltı ederken televizyon izlerim ama o gün kitabımı okudum. İki günde kitabın yarısına gelmiştim. Kitabın 120. sayfasına geldiğimde el yazısıyla yazılmış bir cep telefonu numarası gördüm. İlk önce numarayı geçeyim dedim fakat içten içe kendimi numarayı aramamak için zor tutuyordum. En sonda merakıma yenik düştüm ve numarayı aradım. Bir adam açtı telefonu. Ona bir kitabın içinde numarasının yazılı olduğunu söyledim O bana numarayı kendisinin yazdığını ve kitabı okuyan kişiye daha fazla kitap okumasını söylemek istediğini söyledi. Artık kitaplara önem verilmediğinden bahsetti.
Her şey bir yana uzun zaman sonra bir kitaptan bu kadar keyfi almıştım. O kitaptan sonra sadece bana uyan türlerde kitap seçimi yapmam gerektiğini, yoksa kitapların sıkıcı olmadığını anladım.