İnsan karakterini şekillendiren en önemli şeylerden bir tanesi yaşam alanıdır. Bebeklikten yaşlılığa kadar devam eden hayat serüveninde çevresel faktörler çok etkilidir. Ben neredeyse bu yaşıma kadar hep aynı dört duvar arasında yaşadım. Her duyguyu, düşünceyi, deneyimi, başarıyı burada yaşadım. Kötü anılar da biriktirdim elbette. Ama hep aynı çerçeve içerisinde yaşadım bunları. Bu çerçeve benim hayatımı yönlendirdi. Belli bir yaşımdan sonra da bu çerçevenin boyutunu, rengini, sayısını ben belirleyeceğim. Hadi şimdi gelin bu çerçeveyi birlikte şekillendirelim:
Ben yaşam alanımda benimle aynı özelliklere sahip bir canlı istemezdim. Çünkü yalnızlık bazen insanın ruhuna, düşüncelerine ve hayallerine iyi gelir. Dış etkenler bizleri olumsuz etkileyebilir. Şu anki yaşam alanım rengarenk. Bana küçük Duru’yu hatırlatan bir sürü iz var burada. Gelecekteki alanımın da böyle olmasını dilerdim. Fazlaca oyuncak, küçüklük fotoğraflarım, kişisel bakım ihtiyaçlarım, hobilerim için gerekli olan malzeme veya eşyalar… Sanırım içimdeki 4 yaş ruhunun ölmemesine sebep olan, odam. Eskiden kalma peluşlar, gittiğim yerlerden aldığım küçük eşyalar, bana sevdiğim çizgi filmleri hatırlatan figürler, henüz dünyadan haberi olmayan Duru’nun fotoğrafları, göz yormayacak şekilde ışıklandırmalar veya içimdeki kötü düşünceleri kendi dikenlerine hapsetmiş kaktüslerim. Bunların hiç birinden 30 yaşıma dahi gelsem vazgeçeceğimi sanmıyorum. Bu sebeple büyük Duru’nun da böyle bir yaşam alanı olmasını dilerdim. Bir çok insan şehir hayatından uzak ve huzurlu bir yaşam istese de ben günümüz dünyasına uygun, şehirle iç içe ve küçük bir apartman dairesinde yaşamak isterdim. Kendi huzurumu yaşadığım bölgeye, bir çatı ve duvarlar arasına sığdırmaktansa kendi içimde hissederdim. Zaten kendi içimde hissettikçe bu durum çevreme de yansırdı.
Özetle soyadımın hakkını vererek, küçük bir çocuk odası gibi bir alanda vakit geçirmek benim için daha iyi olurdu. Hayallerimi kendi geniş beynimde fakat küçük odamda yaşamayı umut ediyorum.
DURU KÜÇÜK 8B