Bir hafta sonu günüydü. Gözümü açar açmaz saate baktım bir de ne göreyim. Meclise yetişmem için çok az zamanım kalmıştı. Hemen ayağa kalktım ve takım elbisemi bulmaya çalıştım. Gömleğimi bulmuştum fakat pantolonu bulamıyordum. Hanımın yanına gittiğimde pantolonumu ütülemekteydi. İşi biter bitmez giydim. Sıcaktan içim yumuşamıştı. Aklıma beni alacak aracın gelmesiyle birlikte cama koştum ve aracın aşağıda beklediğini gördüm. Hanımın sabah aldığı simitle beraber teşekkür edip evden ayrıldım ve araca doğru yöneldim. Araca biner binmez bir meclis personeli orda bulunuyordu:
– Nerde kaldınız? Bugün önemli bir gün.
– Uyuyup kalmışım. Affedin lütfen
– Çok zamanımız kalmadı. Şoför, biraz daha hızlı lütfen!
Meclise yaklaşmamızla birlikte yoğun bir insan trafiği çıkmaya başladı. Araç neredeyse hareket etmez hale geldi. En sonunda meclise vardığımızda araçtan indik ve bir yetkili bizi karşıladı:
– Nerde kaldınız siz? Kemal Paşa birazdan çıkacak.
– Çok fazla trafik vardır anca gelebildik.
– Çabuk yerlerinize geçin.
Saat 20.00 civarıydı. Yetkili bana nereye yerleşmem gerektiğini gösterdikten sonra yerime geçtim ve beklemeye başladım. Aradan birkaç dakikadan sonra arkadan biri kulağıma fısıldadı:
– Kemal Paşa geliyor.
Kemal Paşa’nın da kürsüye çıkması üzerine herkes ciddileşmiş, dikkatle Kemal Paşa’yı dinlemekteydi. Herkeste bir merak unsuruydu. Yoksa yine bir zorlukla mı karşı karşıyaydık? yine kötü günler bizi mi bekliyordu? Halk böyle bir durumu kaldırabilecek miydi? Daha ne kadar fedakarlık yapacaktı?.. Fakat düşündüğüm gibi olmadı. Paşa mevcut anayasa hakkında konuşuyordu:
” Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Ulusal işlerin, fiili idarenin yönetim şekli halka dayanmaktadır. Türkiye devleti bir CUMHURİYETTİR.
Bu ifadenin eklenmesi adına bütün meclis kuruluna teklif etti. Meclis üyelerinin dahil benim de gözlerim parıldadı. Monarşiye geri dönmeyi düşünen halkın bir kısmı bu ifade ile bu düşünceleri silinecek, yıllardır dişi tırnağa taktığımız bu devletin yönetim şekli resmi olarak değişecekti. Kızlarını, oğullarını cepheye gönderen analar, çiftçiler, ustalar, terziler kişi ayırt etmeksizin yönetimde söz sahibi olabilecek demekti.
Meclis üyelerinin bu ifadeye karşı o kadar memnundu ki üyelerin hepsi bu ifadeyi kabul etmişti. Herkesin ağzından ” YAŞASIN CUMHURİYET” sözleri çıkıyordu. O an hiç bir haber mevcut mutluluğumu bozamazdı. Halk bunun için neredeyse hiç bir şeyi kalmamıştı. Gelecek nesiller bu fedakarlıkların farkına varacağına ve bu coşkuyu devam ettireceklerine hiçbir şüphem yoktu.