Son yıllarda cumhuriyetin tanımından bihaber olan hatta ülkemizde geçerliliğinin devam edip etmediğinden bile emin olamayan bu halka 100 yıl önce emanet etmiştin egemenliklerini değil mi? Bazen insan kendi geçmişine bile sahip çıkamıyor galiba. Tanımadan, görmeden bile bu kadar güvendiğin bizler şimdi seni nasıl gururlandırırızı düşünüyoruz sürekli. Mecburuz buna, mecburuz çünkü yolunu kaybetmiş bir toplulukla başbaşayız burada. Tüm gözler 85 yılın ardından hâlâ seni arıyor, seni arıyor ki yine bir 28 ekim akşamı o yemek masasında kaşların heyecanının verdiği gerginlikle çatılsın ve tek bir cümlenle bir millete mum ışığı ol. O akşam en büyük eserini herkese duyurmadan önceki gibi bıçağını bardağının köşesine aynı heyecan ile vurarak hepimizin dikkatini üstünde toplasan da bu halka hangi zorluklarla o cumhuriyeti anayasanın ilk maddesine tırnaklarınızla kazıdığınızı hatırlatsan keşke.
Zincirlere boyun eğmemeyi senden öğrenen bu millet şimdi nasıl olur da susmayı kabulleniyor, kendine yedirebiliyor anlayamıyorum. Ne olursa olsun yarattığın bu şaheserle gururlanan ve dimdik duran bizler ise sesimizi duyurmaya çalışırken gün geçtikçe kısılmasından korkuyoruz artık. Zamanında senin sayende olduğu gibi mağarasından çıkmamaya yeminli ve etrafa kulak tıkamış herkesin bir gün gözü açılacaktır eminim. Ne gariptir ki 100 yılın ardından aynı sorunlar tekerrür içerisinde bize bakıyor fakat bizler bazen senin kadar umut dolu bakamıyoruz bu resme. Tahmin ediyorum ki senin imgelediğin kare tam olarak böyle değildi. “Ne oldu da bu halk pankartlara yazdığı o cumhuriyeti nasıl kazandığını unuttu?” dediğini düşünceli gözlerinden okur gibiyim. Senin titizliğin ile baştan yaratılmış, geliştirilmiş, değiştirilmiş bir devlet vardı senin karşında; şimdi ise bunlardan kopmuş o devlet ve senin var ettiğin her şey ellerinden kayıp gidecek diye korkan gözler var sadece.
Benim gibi göklerdeki hedeflerine göz dikmiş kız çocukların sana her geçen gün şükrediyor. Kaybolmuş Türk kadınlarına kendi gücünü hatırlattığın ve sahip çıktığın için sana minnettar her biri. “İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?” demiş bir liderin kızlarıyız ki kimseye boyun eğmez, kimsenin buyruğuna gelemeyiz. Daha Avrupa kabul etmemişken kadınlarına sahip çıkmış, onlara haklarını öğretmiş sen şimdi hepimizin babası, öğretmeni, yol göstericisi ve dahasısın.
Cesaretini senden alan bizler asla yere bakmayacağız. Bu topraklardır sizden bize en büyük emanet, müsterih olunuz. İlmek ilmek işlenmiş, uğruna canlar feda edilmiş yurdumuz her parseliyle bize bir hediyedir ve layıkıyla bakmak bize bahşedilmiş mühim bir vazifedir. Sen ki Türklere Türklüğünü hatırlatmış, sen ki Türkleri layık olduğu noktaya koymuş o insan ; gözün arkada kalmasın asla, verdiğiniz savaşı unutmadık ve unutmayacağız da. Döktüğünüz kanlar göklerde dalgalanırken haykırırcasına demek isteriz ki: Ne mutlu Türküm diyene!
Türk’ün Vazifesi
(Visited 26 times, 1 visits today)