29 Ekim 1923 sabahıydı. Annemin coşkulu ve heyecanla sesine uyanmıştım. Henüz dokuz yaşında olduğum için ne olduğu hakkında pek bir fikrim olmamıştı. Ama anladığım bir şey vardı oda herkezin çok mutlu olmasaydı.
Aşağı inince annemin sadece özel günlerde hazırladığı bir sofra tarzı ile karşılaştım kafam iyice karışmıştı anneme ne olduğu ve herkezin neden bu kadar farklı davrandığını sorunca bana sadece bugünün bayram olduğunu söyledi. Ozamanlar ne bayramı olduğunu bilmiyordum ama mutluydum çünkü bayram demek coşku demekti bayram demek sevinç demekti bayram demek Atamızı görmek demekti. Kahvaltımı yaptıktan sonra anneme sofrayı toplamasına yardımcı oldum ve hemen yukarı kata çıktım. Dolabımda buldum en güzel kıyafetlerimi giydim saçımı yapabildim en güzel modeli yaptım ve aşağı kata indim. Kapıda benim gibi şık ve özenilmiş mükemmel kıyafetler içinde olan aileme gülümsedim ve hep beraber yola koyulduk. Arabada aslında evde sormam gereken bir süre aklıma gelmişti, bugün ne bayramıydı? Anneme ve babama bu soruyu sorunca yüzlerinde bir tebessüm belirdi bu tebessüm sanki yaşadığımız tüm kötü anların geride kaldığının bir ifadesiydi, sanki bana her şeyi artık daha iyi olacak der gibiydi. Annem konuşmaya başlayınca hakkımdaki düşünceleri bir kenara bıraktım öpüyor dikkatle onu dinlemeye başladım. Annem bana bugün Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyeti ilan etti bugün cumhuriyetimizin bayramı yeni bir geleceği açılan kapıların bayramı bugün atamızın gelecek nesillere bıraktığı en önemli armağandır kızım dedi. Annemin bu söylediklerini tüm yolu düşündüm ve aslında bugünü sadece bir bayram değil ayrıca yeni bir başlangıç olduğunu bu yaşımda anlamıştım. Kutlamalarını giderken o mekanın hayatımı değişticeğini bilmeden gidiyordum oranın tüm hayatım etkileyeceğini asla aklımdan çıkmayacak bir anneye dönüşceğini bilmiyordum. Sonunda vardığımız zaman hayatımda hiç görmediğim kadar çok insan vardı hiç duymadım kadar çok ses vardı ve en önemlisi her sınıftan insanlar vardı ama bu farklılıkları bir kenara bırakıp herkeze elele vermişti. Sanki tüm Türkiye orada gibiydi. İşte o an, işte o an benim hayatımı değiştirdi, bizim için canımızdan önemli olan Atamızı görmek için binlerce insan bir araya toplamıştım her ülkeden her şehirden yani dünyanın her yerinden insanlar vardı. Zaman geçtikçe Atatürk’ü farklı insanlarla konuşurken izledim gözüm hiç onu ayırmadım sadece ona baktım bir tek yapmak istediğim şey ona teşekkür etmekti. Ona bakarken birden hissetmiş gibi bana döndü ve gözgöze geldik istediğimi anlamış gibi bana doğru yürüyüp önümde eğildi ve bana asla unutamayacağım bir şey söyledi.” size güveniyorum” evet! tek söylediği buydu kendimi o kadar garip hissettim ki sanki omuzlarımdaki yük artmış gibiydi. O günden sonra hep Ülkem için ne yapabilirim geleceğimizi nasıl daha iyi bir yer haline getirebilirim diye düşündüm onun gibi düşündüm onun için düşündüm. O günden sonra her 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda Atatürk’ün bana dediği şey aklıma geliyor. Ve her bayram onunla tanıştığım için ne kadar şanslı olduğumu içimden geçiriyorum. Ve kendi çocuğumu da aynı şekilde büyüttüm. o bizi nasıl eğittiyse nasıl yönlendirdiyse nasıl bilgilendirdiyse ben de kendi çocuklarımı ona göre büyüttüm yönlendirdim ve eğittim. Ve torunum, torunum da aynı şekilde büyütüyorum çünkü o bana güveniyor o bize güveniyor atamız gelecek nesillere güveniyor onu hayal kırıklığına uğratmamak için bizim de bugün yarın için çabalamamız lazım. Atamıza bugünleri borçluyuz ve onu asla hayal kırıklığına uğratmayacağız.
Evet! İşte hikayenin sonu diyip kucağımdaki torunuma baktım ve ona siz bizim geleceğimizsiniz atamız gibi herkes size güveniyor siz 100. yıl Cumhuriyet çocuklarısınız.