Gün 29 Ekim 1923’tü,ben daha küçük bir çocuktum. Hatırladığım kadarıyla, daha yeni sekiz yaşıma girmiştim. Türkiye’nin savaş içinde olduğu dönemde daha çok küçüktüm. O yüzden savaş dönemi hakkında çok bir anı hatırlamıyorum. Ama çok net hatırladığım bir gün var; 29 Ekim 1923.
Daha küçük bir oğlandım, babam genç yaşta hayatını kaybettiği için hep annemle yaşamıştım. Annem her gün arkadaşlarıyla orduya yardım ederdi. Bir gün annem eve “Büyük Millet Meclisi’nin” kurulması için normalden de fazla yardıma ihtiyaçlarının olduğunu söylemişti. O zamanda annem ben, küçük yaşta çok anlamadığım; ama şu anda bir Türk olarak, olduğu için gurur duyduğum Büyük Millet Meclisi’ne yardımcı olduk. Tabii sadece biz etmedik. Mahalledeki, sokaktaki, şehirdeki hatta ülkedeki tüm insanlar; bu savaş sonrasındaki yoksulluk döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yardımcı olduk. Bu yardımlar gerekirse masa, sandalye, ısıtıcı ve hatta çatılardaki tuğlalar bile oldu. Annemin anlattığı savaş günlerini dinledikçe, Mustafa Kemal Atatürk’e büyük bir hayranlığım olmuştu. Hep onunla tanışıp onun yüzünü kendi gözlerimle görmek istemiştim. Onun yüzünü, o zamanki imkanlara göre, sadece gazetelerde görmüştüm. Her konuştuğunda ise hemen evimizdeki radyonun yanına oturup onu dinlerdim.
Günlerden 28 Ekim idi. Oturma odasındaydım, radyoda özel bir bildiri olacağını duydum ve merakla radyonun yanına oturup sesini açtım. Fark ettiğim ilk şey, Mustafa Kemal Atatürk’ün sesi oldu. Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıyla ilgili konuşuyordu. O an hem benim kalbime, hem de tarihi yazılan o sözü söyledi; “Efendiler, yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz!”. Hemen annemi çağırdım. O da çok mutluydu. Biz o dönemde Ankara’da yaşıyorduk, bu yüzden Büyük Millet Meclisi’ne gidip cumhuriyetin ilanına kendi gözlerimizde şahit olabilirdik. Annem diğer gün gidebileceğimizi söylemişti. Tüm gece heyecandan zor uyumuştum. 29 Ekim geldiğinde, tüm toplum çok mutluydu. Herkesin elinde Türk Bayrağı vardı. Bir sürü kişi o bayrakları dağıtırken, bir adam elinde olan iki bayraktan birini bana verdi. O an çok mutlu olmuştum. Annemle Büyük Millet Meclisi’ne doğru yürüdük. Biraz tezahürattan sonra onu gördüm, Mustafa Kemal Atatürk’ü kendi gözlerimle gördüm. Benim yanımda olan birkaç çocukla Atatürk’ü selamladık, ve bizi gördü. Önlerdeydik o yüzdenizi kolayca görmüş ve selam vermişti. İşte tam o zamandan ağlamaya başlamıştım. Mutluluk gözyaşlarıyla onu, o küçük halimle, son kelimesine kadar dinlemiştim. En sonda Cumhuriyetimizi ilan etmişti.
Şu anda 67 yaşındayım, günlerden 29 Ekim 1982. Çocuklarım ve torunlarımla Cumhuriyetin ilanının 59. yılını kutluyoruz. Bu gine kadar şu anda, o güzel anılarımı çocuklarım ve meraklı torunlarıma anlatıyorum.