Silah sesleri, uğultular, çığlıklar… Gözlerde korku, kalplerde dehşet… Yardım etmek için canından can veren Türk kadını, ülkesi için kendini siper etmiş Türk askeri… Bir çadıra doğru yürüyorum içeride ne olduğunu bilmeksizin, belki bir tas çorba veya sıcak bir yatak… İçeri girdiğim anda bir kadın görüyorum, eli bacağı sargılar içinde fakat kendini feda ederek askerimizin yaralarını sarıyor. Bu görüntü karşısında donakalıyorum. Bu korkunç harp ne zaman bitecek? Evimi özledim, annemin yaptığı sıcak yemekleri, kardeşimin koşuşturmasını, babamın bana masallar anlatmasını özledim… Bunların hepsi geri gelecek mi?
Çadırdan çıkıyorum, uzaktan gördüğüm bir silüet karşısında heyecandan ne yapacağımı bilemiyorum. Ya oysa? O olabilir mi? Giderek yaklaşıyor, inanamıyorum. Belirginleşiyor giderek. Evet, bu o. Mustafa Kemal… Ona doğru koşuyorum, evet o geldi sonunda. Atını durduruyor, benim için mi? Mavi gözleri bana bakıyor, “Çocuğum!” diyor, “Sen ne arıyorsun burada?” Hala atlatamadığım şokun etkisiyle ağlamaya başlıyorum. Atından iniyor, sarılıyor bana. “Savaş ne zaman bitecek?” diyorum. Kulağıma fısıldıyor “Merak etme çocuğum”. İşte böyle başladı her şey. Tam 100 yıl önce ekim ayının ortalarıydı, “Cumhuriyet!” dedi annem, o ne ki? Güzel bir isim bence. Hemen sordum ona, dedi ki “Cumhuriyet hürriyet demek. İnsanların özgürce yaşamaları, diktatörlüğün sona ermesi demek yavrum.”. Anlamamıştım o zaman, Diktatör kim? Özgürlük mü? Zaten özgür değil miydik? Hapiste değildik sonuçta. Biz özgür değilmişiz meğerse. Cumhuriyet, milletin egemenliğinin kendi elinde olması demekmiş. Babam gazetenin bir bölümünü büyük bir coşkuyla okudu:”29 Ekim 1923 ünü Cumhuriyeti ilan edeceğiz!”. Annem çok sevinmişti buna. Herkes çok heyecanlıydı.
29 Ekim günü halk bir araya toplandı, seçim yapılacakmış. Seçim mi, neyin seçimi? Anneme sorduğumda demişti ki ” Hani sen sınıfında sınıf başkanı seçilmiştin ya, biz de ülkemizin başkanını seçiyoruz.”. Demek ki çok büyük ve önemli bir olaymış. Annemle babam oy vermeye gitti. Neden ben de oy veremiyorum? Oy verebilseydim kesinlikle Mustafa Kemal’e verirdim. O çok büyük ve iyi bir lider. Heyecan dolu seçim sonunda Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı olmuştu. Halkın sevinci hala gözlerimin önünde. İşte tam 100 yıl önce böyle ilan edildi Cumhuriyet. Hürriyetimizin 100. yılı… En coşkulu bayramımız, 29 Ekim Ulusal Egemenlik ve Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun!