Yüz yıl önce bugün bayraklar coşkuyla asıldı. Türkiye bağımsız ve özgür bir ülke oldu. Gazeteler cumhuriyeti duyurdu.
Kıyafet, din ve düşünce özgürlüğümüz oldu. Türk kadınlarına eğitim, seçme ve seçilme hakları verildi. Yeni yasalar, yeni kanunlar, yeni haklar geldi. Temel haklar kabul edildi: eğitim hakkı, yaşama hakkı, çalışma hakkı, dilekçe hakkı, haberleşme özgürlüğü… Soyadı kanunu kabul edildi, Mustafa Kemal Paşa’ya “Atatürk” soyadı verildi. 28 Ağustos 1928 tarihinde bugün de kullandığımız Latin Alfabesi kabul edildi. Okuma ve yazma oranı arttı. Ekonomi ilerledi, fabrikalar kuruldu. Sanat ve spor dallarında gelişim yaşandı. Sağlık alanlarında da önemli adımlar atıldı. Bilim ve teknoloji ışığında adımlar atıldı. Okullar, hastaneler, fabrikalar ve yollar yapıldı.
Türk halkına değer veren, seven ve koruyan bir devlet kuruldu. İnsanların saygı ve güven içinde yaşadığı bir ülke oldu. Anadolu’yu özgürleştiren en önemli adım atıldı. Cumhuriyetin ilanı ile “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir.” sözü, devlet yönetiminde yerini aldı. Bağımsız mahkemeler kuruldu, herkes kanun önünde eşit sayıldı. Din ve devlet işleri birbirinden ayrıldı.
Bu yıl Cumhuriyetin 100. yılı. Bugünü her yıl Atatürk’ü anarak kutluyoruz. Bugünü yüz yıl değil bin yıl olsa da coşkuyla kutlayacağız. Türk halkı olarak Ulu Önder Atatürk’ün çizdiği yoldan devam edeceğiz.
Türk milletinin yapısına en uygun idari şekli olan cumhuriyete sahip çıkmak ve onu yaşatmak her Türk’ün görevidir.