İhtiyacı olanlara doğrudan yardım etmek ve hayır kurumlarını desteklemek, insanların ihtiyaçlarını karşılamanın farklı yollarıdır. Her iki yöntemin de avantajları ve dezavantajları vardır. Bu yazıda, bu iki yaklaşımın artılarını ve eksilerine yer vereceğim.
Bir bireye doğrudan yardım etmek, insanların acil ihtiyaçlarına hızlı ve pratik bir çözüm sağlar. Mesela, doğrudan yardım sağlayarak aç bir kişiye yiyecek veya barınak sağlayabilirsiniz. İhtiyacı olan birine doğrudan destek sağlamak, hayatını anında daha iyi yapabilir. Bu yaklaşım, bireyler arasında doğrudan bir bağlantı oluşturarak empati ve insanlığı teşvik eder ve acil durumlarda ve hayati ihtiyaçlarda paha biçilmez bir yöntemdir. Epukuros, “İnsan, dostlarının acılarına, onlarla bir olup ağlayıp sızlamakla değil, yardım ve bakım ile katılmalıdır.” diye boşuna dememiş. Yardım eden kişi, yardımın somut sonuçlarını gözlemleyerek bireysel olarak başkalarına yardım etmenin sevincini yaşar.
Ancak, doğrudan yardım etmenin bazı dezavantajları da vardır. İlk olarak, bu yaklaşımın etkisi sınırlı olabilir. Bir bireye yardım etmek, yardıma ihtiyacı olan diğerlerini dışlayabilir ve genel sorunların çözümüne katkıda bulunmayabilir. Bireysel yardım da kesintili olabilir ve uzun vadeli çözümlerden yoksun olabilir. İhtiyacı olan kişi daha sonra tekrar ihtiyaç duyabilir ve bu durumda sürekli destek sağlamak zor olabilir. Bireylerin sürekli yardıma ihtiyaç duyması, onları bağımlı hale getirebilmekte ve ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli becerileri edinmelerini engelleyebilmektedir.
Öbür taraftan, hayır kurumlarına katılım sağlamak ihtiyaç sahiplerine birlikte yardım etme fırsatı sunar. Örneğin, açlıkla mücadele eden bir hayır kurumuna bağışta bulunarak daha fazla insanın gıda ihtiyacını karşılayabilirsiniz. Bir hayır kurumuna katılmanın faydalarından biri de hayır işinin daha etkin bir şekilde yapılmasını sağlamasıdır. Bu kuruluşlar, ihtiyaçları değerlendirmek, kaynakları yönetmek ve yardım dağıtmak için işinde uzman bir ekip kullanır. Ayrıca toplumda geniş kapsamlı etkilere sahip olabilirler ve uzun vadeli sosyal değişimi teşvik edebilirler. Aynı zamanda, bağışçılar daha büyük bir etkiye sahip olabilir ve ihtiyaç sahiplerini sürdürülebilir bir şekilde destekleyebilir. Bu kuruluşlar, eğitim ve beceri geliştirme gibi hizmetler sağlayarak kişilerin bağımsızlıklarını artırabilirler.
Bununla birlikte, hayır kuruluşlarına katkı sağlamanın dezavantajları da vardır. Öncelikle; bağışlar bazen doğrudan ihtiyaç sahiplerine ulaşmamakta, bazen de bürokrasi ve maliyetler nedeniyle etkin bir şekilde kullanılamamaktadır. Ayrıca yardım kuruluşlarının yönetiminde ve dağıtımında bazen sorunlar yaşanabilmekte ve bu da yardımların hedefine ulaşmasını engelleyebilmektedir. Ancak hayır kurumlarına katkıda bulunmak, bağışçıların yardımlarının nasıl kullanıldığına dair güvenlerini sorgulamalarına neden olabilir.
Başka bir deyişle, bir kişiye doğrudan yardım etmek ve bir hayır kurumuna katılmak birbirinden farklıdır. Doğrudan bağışlar hızlı sonuçlar üretebilir ama sınırlı bir etkiye sahipken, hayırsever bir bağış daha geniş bir kitleye yardımcı olabilir ancak sorunlara da sebep olabilir. İhtiyacı olanlara yardım etmek için en iyi bağış stratejisi; her iki yaklaşımın da kullanıldığı, doğrudan yapılan yardım ve hayır kuruluşları aracılığıyla yapılan yardımın dengeli bir karışımından oluşmalıdır.