Teknoloji çağının her geçen gün gelişmesiyle beraber doğaya karşı olan nankörlüğümüz ve savaşımız maalesef ki devam ediyor. Gün geçtikçe bencilleşen toplum kendi ihtiyaçları için çevreye ve canlılara musallat olmayı da bırakmıyor. Bunun bir örneği de biyolojik çeşitliliğin giderek azalması ve çoğu canlının nesli tükenme tehlikesine gelmesidir.
Araştırmalara göre son 50 yıl baz alınarak söylenebilir ki, canlı varyasyonu ve türleri korkunç bir derecede azalıyor. ‘’Nesli tükenmek üzere’’ tanımı ekvator, kutup ve tropikal bölgelerdeki nadir hayvanlar için yaygınlaşmaya devam ediyor. Bunun en büyük sebeplerinden biri avcılık. Her ne kadar devletler av yasağı getirse ve buna uymamanın bedeli ağır olsa bile, yeterli değil. Dünya üzerinde sadece 1570 tane Hawaii Fok’u kalmıştır ve okyanus kirliliği, Dünya’nın kötü kullanımı nedeniyle bu masum canlılar gibi yüzlercesi de hayati tehlikede. Peki bu durumu düzeltmek için neler yapılıyor?
Öncelikle devletlerin bir araya gelip avlanma yasağını tekrar gözden geçirmeleri ve WWF gibi organizasyonlara daha fazla maddiyat vermelilerdir. Birliktelik ve beraberlik her daim kriz anlarında daha etkilidir. Sonrasında tehlikedeki canlılar için çok özel yaşam alanları geliştirilmelidir ve fazlaca kapasiteli olmalıdır. Bu hayvanların üremesi için rahat ettirilmesi ve bütün uygun koşulların sağlanması zorunludur. Bu tesislerden Dünya üzerinde çokça olması gereklidir. Sonrasında nesli tehlikedeki canlılar için bilimsel araştırmaların daha geniş, detaylı ve doğru olması için bu alana özel bir ilgi lazımdır. Ve çok acil bir yönetim planı yapılmalıdır. Her ülke için bir tane kurum kurulmalı ve bu kurumları bilgili ve düzgün insanların yönetmesi lazımdır. Kaçak avlanma gibi suçlar için telafisiz hapis cezası getirilmelidir ve lisanslarına ömür boyu el konulmalıdır.
Fakat bunların yanında halkın eğitilmesi ve bu konuda bilgilendirilmesi gerekir. Okullarda biyoloji müfredatına bu konunun fazlaca ve önemli bir alanı kapsayacak şekilde yerleştirilmesi gerekir veya çevrecilik adında bir ders çıkarılmalıdır. Eğitim sisteminin zaten saçma ve mantıksızlığın en üst seviyesinde olması, çevrecilik veya jeoloji gibi hayati unsur tanıyan dalların müfredatta neredeyse yer almaması bir suçtur. Acilen farkındalığa varmak ve bilinçlendirmek gereklidir.
Ormanların büyük bir korumaya alınması gereklidir. Yangınların sıfıra indirilmesi, odunculuğun azalması ve bolca ağaç dikilmesi gerekli. Ağaçlar dünyanın akciğeri ve insanlık adeta milyarlarca sigara gibi bu ağaçları kurutuyor.
Doğaya karşı koyamayacağımızı bir kere daha hatırlamamız lazım. Tabiatı karşımıza alırsak yıkılırız. Onunla iç içe yaşamayı öğrenmemiz lazım. Ona saygı duymamız lazım. Çünkü tabiat bize karşı değil. İyi bakarsak bize yaşam sunuyor. Eğer kötü davranırsak hem doğaya hem de kendi topuğumuza ateş etmiş oluyoruz. Nasıl topluma uygun yaşıyorsak çevre de bizi, hayvanları ve bütün canlıları kapsayan bir toplum. Onun kurallarına uyarak, düzgün ve saygılı bir şekilde yaşamak bizim vazifemiz ve sorumluluğumuzdur.
Tabiata Olan Borcumuz
(Visited 7 times, 1 visits today)