Genetik Kopyalama Ve Sonuçları

1953 yılında DNA yapısının keşfedilmesi, ardından 1970 yılında DNA’yı manipüle etmemizi sağlayan araç ve yöntemlerin geliştirilmesinin ardından biyoteknoloji, organizmaların DNA’sının belli bir düzeyde düzenlenmesini mümkün kılmıştır. Bunun kullanım alanları aşı ve antibiyotik üretimi bağlamında tıp, mahsullerin genetik modifikasyonları bağlamında ise tarımdır. Bunun yanında, aynı teknolojiler birçok endüstriyel alanlar dışında “enzimli çamaşır deterjanı” gibi birçok ev içi kullanım alanına da sahiptir.
Bunun üzerine araştırmacılar klonlanmış insan embriyosundan elde edilen ve uzun süre canlı kalabilen kök hücre elde etiklerini. Klonlanan hücre ile mükemmel genetik uyum sağlayan herhangi bir dokuda geliştirilebilen embriyonik kök hücreler, araştırma ve tıp alanında güçlü bir enstrüman olduklarını kanıtlıyorlar. Ancak embriyoların yok olması ve kök hücre üretimi için insan klonlamanın daha ucuz ve kolay bir teknik olarak rakip olabilmesi ve standart haline dönüşebilmesi endişe verici.
Klonlama tekniği 17 yıl önce kopya koyun Dolly’de kullanılan ve SCNT olarak isimlendirilen aynı yöntemi kullanıyor. Bilim insanları bir adet yumurta hücresinin çekirdeğini çıkarıyorlar ve geriye kalan hücre içeriği ile klonlanacak katılımcıdan alınan hücreyi kaynaştırıyorlar. Sonra kaynaşmış yumurta hücresine bölünmeyi başlatacak bir sinyal veriyorlar ve eğer bir aksilik çıkmadan, her şey yolunda giderse bir embriyo gelişiyor. Bilim insanları SCNT tekniği ile fare, domuz,köpek ve diğer hayvanları klonladılar ancak insan hücreleri üzerinde çalışılmak için biraz daha nazik olduklarını gösterdi. Uzun yıllar süren çeşitli denemeler düşük kaliteli embriyolardan başka bir şey getirmemiş ve embriyolojik kök hücre üretilememişti.
Oregon Ulusal Primat Araştırma Merkezi araştırmacıları tarafından 2007 yılında nihayet bir maymun embriyosu klonlamışlar ve embriyolojik kök hücre üretmişlerdi. SCNT ile yaptıkları değişimlerin, primat hücrelerinde ve hatta insan hücrelerinde daha etkili hale getirdiğini keşfettiler. Son yöntem sürpriz biçimde iyi çalışmış, 10 denemenin birinde emriyolojik kök hücre elde etmişlerdi. Narin insan yumurta hücrelerinde çok önemli molekülleri stabilize eden anahtar madde kafein gibi görünüyordu.
Tekniğin uzun dönemde ne kadar önemli olacağı hala cevaplanmamış bir soru. İlk insan klonlama çalışmalarından bu yana geçen yıllarda, araştırmacılar indüklenmiş pluripotent kök hücrelerdeki yetişkin hücreleri yeniden programlayarak, hastaya has kök hücre üretebileceklerini buldular. Bu metot 2007’de insan hücrelerine adapte edilmesiyle, SCNT tekniğinin pahalı ve tartışmalı olması yüzünden insan yumurtasına ve insan embriyosu geliştirilmesine ihtiyacı ortadan kaldırdı. Fakat bazı tecrübeler gösterdi ki, en azından farelerdeki klonlanmış embriyolardan elde edilen kök hücreler İPS hücrelerden elde edilenlerden daha kaliteli. Şimdi araştırmacılar 2 tip insan kök hücresini yan yana tam bir karşılaştırma yapmak istiyorlar.
Bu ilerlemeler klonlanmanın insan üzerindeki tehlikelerini düşündürüyor olsa bile bu çalışmaların sonunda çıkan maymunlarda taşıyıcı gebelik oluşturulamadığı söylendi.
Tabi ki bu gelişmelerin gelecekte daha güvenilir veya düzenli bir şekilde sonuç verilmeye başlandığında olacakları düşünmek bile kimine göre heyecan verici veya ürkütücü.
Mesela genetik kopyalama eskiden yaşamış olup nesli tükenen canlıları, şuanda bir ilacı veya tedavisi olmayan hastalıkların bulunması ve birçok şey için kullanılabilir ama bunların yapıldıktan sonra sağlık sorunları büyük bir problem gösterebilir.
Şu anlık bir tehlike sunmasa dahil bu tür çalışmaların insanlara ne tür yararlar katacağını ancak gelecekte daha detaylı bir şekilde anlayabileceğiz.

(Visited 70 times, 1 visits today)