Sevgili Ressam,
İnsan bir bedenden oluştuğu kadar bir ruhtan da var olmuştur. Ruh çok kapsamlı bir öbektir aslına bakılırsa. Beden ruhu şekillendirir ancak ruh bedenin egemenliğini üstlenmiştir. Birde mantık katılır bu ikilinin yanına. Mantık ve ruh her ne kadar birbirinden uzak kabul edilse de çok yakındırlar, iç içelerdir hem de. Mantık ve ruh, ikiz kardeşler gibidir aynı anadan doğmuş farklı iki oluşumdur. İkili iki cihan haline gelirse iki cihanda da eksiklik hissedilir ancak ikiz kardeşler bir olurda cihan olmaktan öteye geçebilirlerse işte o zaman iç huzur bir bayram havasıyla coşar. “Her insanın kendine özgü bir havası vardır.” ibaresine elbet kulak misafiri olmuşsundur. Her ne kadar basit bir cümle kostümüne bürünmüş olsa da harflerden çok ötedir bu tümce.
Bu üç ibareyi şekillendirmek ciddi ustalık ister. Aslında belki saçma gelecek sana ama bir takım ustalıklar gerekir şekillendirme sürecini layıkıyla yerine getirmek için. Hiç bitmeyen bir süreç olduğunu göz ardı edersek tabii. İnsanı en çok etkileyen kişi kucağına doğduğu annedir. Doğduğu andan itibaren hayatının kalan perdesi boyunca bir daha hiç görmemiş olsa bile en çok etkileyen kişi annesidir. Dokuz ay tabirinin hakkını verenleri hep takdir etmişimdir. Şans budur ya ben bir çocuğun büyüdüğüne şahit olma fırsatını yakaladım. Evin havası genel olarak normaldi güneşin doğuşunu izleyebildiğim doğu cephesine bakan bir odadaydım. Karı koca sıradan sayılabilecek bir hayat yaşıyorlardı evi dizayn edişlerine laf edemeyeceğim gayet modern ama aynı zamanda nostaljik detaylar barındıran bir tarzları vardı. Evin babasının mimar olmasına bağlıyorum bunu. Ama bir gün o çatı altında bir biri ardına sıralanan günlerin akışı değişti. Canım arkadaşımın eve geldiği ilk gün monotonluk bozulmuştu. Artık geceleri bile evde nöbet devam ediyor, hep bir ses süregeliyordu. Ona “arkadaşım” olarak hitap ettim hep. Çünkü gençlerle vakit geçiren ömrünü genç sürdürür derler. Hatta biliyor musun iyi ki o renkli boyaları kullanmışsın dallarımı boyarken. Beni fark etmez diye o kadar korkmuştum ki neredeyse sararıp soluyordum. Fakat aklı ermeye başladığı ilk zamanlardan itibaren beni gözü kesti sanırım. Uzun uzun süzdü beni. Birbirimizi inceledik, ölçtük biçtik birbirimize bakmakla yetindik bir süre. Yapraklarımı boyadığın yeşilin tonu var ya yıllar sonra en sevdiği renk oldu biliyor musun? Kader yazgısı bir gün yaklaşmak istedi bana incelemek dokunmak istedi, keşfetmek istedi. En güzel arzulardan biridir keşif. Lakin hep beklendiği gibi sonuçlanacak değil ya. Keşif yolu engebelidir. Onu gizemli yapan da engellerdir zaten. Ama bu engellerle başa çıkabilmek, en değerli mücevherlerden inşa edilmiş bir sabır ve özveri ister.
Talih bu ya gibi elini attığı an paramparça oldu çerçevem. Olsun, ne olur ki yenisi yapılır. Yapılmasın hatta, öyle güzel boyamışsın ki beni çerçeve teferruat renklerim yeter bütün dikkatleri üstüme çekmem için. Çocuğun annesi aynı fikirde değildi galiba. Verdiği tepkiler karşısında asılı olduğum simsiyah duvar bile bembeyaz kesildi. Bağırmaya ve stres dolu tavırlarını etrafa saçmaya başladı. Gergin ve stresli bir insan olduğunu biliyordum elbet ama böylesi bir tepki beklenti sınırımın ötesindeydi açıkçası. Sesi duyan baba hemen koştu ve kırık camları toplarken bir yandan anneyi sakinleştirmeye çalıştı. İşte canım arkadaşımın ruhuna bu olanlar birer birer kazındı ve onu şekillendirmeye başladı. Mantık mı? Onun daha zamanı var, daha doğrusu şimdilik var. Büyüyünce devreye girecek mantık şu an annesine teslim olmak zorunda, içgüdüleri onu bunu yapmaya zorluyor. Bir daha yanıma yaklaşmadı. Nedeni çok bariz. Doğduğu ev, kucağına doğduğu anne öğretti bunu ona ama beni seviyordu biliyorum. İnce ince çizdiğin detaylarımı uzun uzun incelediği günler dün gibi aklımda. Maalesef o çocuğun o gün orada keşif ve merak duyguları köreldi. Düzelir mi? O mazi ve mantık arasında gerçekleşebilecek bir antlaşmaya bağlı.
Belki mantığı affedecek geçmişi ve ruhla bedeni iyi birer kardeş olmaya zorlayacak. Şu an her ne kadar bir kilerde yaşamaya mahkum bırakılsam da onunla geçirdiğim süre boyunca yaşadığım anlar için müteşekkirim. Onu etkileyen zevahirimdi belki de ama ben ruhlarımızın da arkadaş olduğuna inanıyorum. Resme ilgisi vardı çünkü beni inceleyen gözleri boş bakmıyordu. Senin gibi çok yetenekli bir ressam olurdu belki de. Ama o gün o duyguları maziye karıştı. Doğduğu ev onu inşa etti. Yoğrulmamış bir hamur olan arkadaşımı belki kendince ustalıkla şekillendirdi. Bildiğim kadarıyla şu an başarılı bir doktor. Doğduğu ev bazı duygularını köreltti belki de ama içindeki ateşi söndüremedi şu an hastalarının hayatlarını renklendiriyor tıpkı senin bana yaptığın gibi, tıpkı senin bana keyfince hayat verdiğin gibi.
Sevgilerimle,
Siyah duvardaki şaheserin.