Yaşamımız boyunca birçok insan girer çıkar hayatımıza. Onlarla beraber büyürüz. Bazıları bizi daha yukarı çekerken bazıları ise bizi daha aşağı çeker, bu kaçınılmazdır. Ailemizin, arkadaşlarımızın ya da sadece bir kez karşılaşmış olduğumuz insanların bile hayatımızda ve olduğumuz kişide büyük bir etkisi vardır. Bu etki çoğunlukla pozitif olur. Bizi hep ileriye taşır. İşte bu gibi ilişkileri hayatımızda tutmalıyız. Ancak bazı insanlar vardır ki bize sadece zarar verirler. Düşünce yapılarının farklılığı, davranışları veya negatif enerjileri bile bizi aşağı çekebilir. Bu tarz insanları hayatımızdan uzaklaştırmamız muhtemelen bizim için en iyi seçenek olacaktır. Ancak bizim hayat kalitemizi düşüren sadece sahip olduğumuz bu zararlı ilişkiler değildir.
Bize zarar veren insanlar her zaman bunun farkında değillerdir. Çünkü bazen bu durum tamamen bizim suçumuzdur. Çevremizdeki, hatta sosyal medyadaki insanları bir süre sonra kendimizle kıyaslamaya başlarız. Onların sahip olduklarına biz de sahip olmalıyız, onların yapabildiklerini biz de yapmalıyız, onların gözüktüğü gibi biz de gözükmeliyiz. Bu tarz düşünceler zaman geçtikçe bizi yıpratmaya başlar. Kendini asla yeterli bulmama ve yaptıklarından tatmin olamama duygusu insanı içten içe yer bitirir. Ancak biz bu insanların hayatlarındaki diğer değişkenleri, onları böyle davranmaya iten olayları bilemeyiz. Sadece buz dağının görünen kısmını biliriz. Bu nedenle başkaları ne yapıyor yerine ben ne yapabilirim diye düşünmeli, sadece kendi gelişimimize odaklanarak bir başkasının hayatını yaşamaya çalışmamalıyız.
İnsana zarar veren ilişkiler burada bitmez. Çoğunlukla ikili ilişkilerde karşı taraf bizim olmadığımız biri gibi olmamızı ister. Böyle toksik ilişkilerde partnerimiz yaptığımız her şeyi alttan alttan eleştirir bizim bir başkası gibi davranmamızı bekler. Bunun nedeni eski ilişkileri veya ilişki standartları olsun böyle bir durum kabul edilemez. Bu durumda o da bizi başkalarıyla kıyaslamış olur. Böyle manipülatif davranışları fark etmemiz zor olabilir. Buna alışıp kendimizi değiştirmeye ve bir başkası gibi olmaya çalışırken tükeniriz. Bu yüzden böyle ilişkilerden uzak durmalı, bizi olduğumuz gibi kabul eden ve seven biriyle olmalıyız.
Bir başkası olma düşüncesi okulda da aşılanabilir. Doktor, mühendis veya bir avukat olmayı düşünmeyen her çocuğun hissettiği bir baskıdır bu. Tabii ki öğretmenler çocukları bu dallara doğru yönlendirebilir ancak onları bu seçeneklere zorlamak hiç sağlıklı değildir. Herhangi bir sanat dalına merakı olan çocuklara doktor olmazlarsa hiçbir şey başaramayacaklarını söylemek ve onları ilgi duydukları daldan uzaklaştırmak çok yanlıştır. İşte bu tavsiyelere uyup asıl istedikleri yoldan gitmeyen çocuklar büyüdüklerinde çalıştıkları işten zevk almazlar, mutsuz olurlar. Çalışmak onlar için bir eziyet haline gelir.
İşte hayatta bu şekilde kendimizi hep birileriyle karşılaştırır, kendi değerimizi bilmez, bir başkası gibi yaşamaya çalışırız. Oysaki bu kendimize yapabileceğimiz en büyük haksızlıktır. Her bir birey kendine özgün fikir ve hayalleriyle doğar ve bu şekilde yaşamını sürdürmelidir. Bu hayatta bazen bencilce olsa da sadece kendimiz için yaşamalıyız. Bir başkasının hayallerine odaklanırsak hiçbir zaman bir yere ulaşamayız, sadece onarın yansıması olarak bir aynanın içine tıkılı kalırız.