Soğuk ve fırtınalı bir gece korkuyla titreyerek uyandım. Aylarca beni rahat bırakmayan kabusu yine görmüştüm. Babamın gizli yeraltı sığınağı… Orada gördüklerim ve yaşadıklarım hayatımı tamamen değiştirmişti. O zamana kadar babamı tanıdığımı sanıyordum fakat o asansörle karanlık ve nemli büyük yere inince bir yabancıyla yaşadığımı anlamıştım.
O akşam babam eve gelmemişti. Babamla kardeşimin kazasından beri pek konuşmazdık fakat eve geç geleceği zaman mutlaka ya arardı ya da not bırakırdı. Bir şeyler yolunda değildi. Babam her zaman plan yapardı. Bir planı işe yaramazsa diye onun yan planını hatta yan planın da planını yapardı. Bu düşüncelerin arasından babamın aylar önce söylediği şeyi hatırladım. “Eğer eve uzun süre haber vermeden gelmezsem ofisime gir ve kitaplıktaki mor kitabı al” demişti. Dediği zaman bu zamandı. Ofisine girdim. Neden saatlerce burada kaldığını anlayamamıştım, oda resmen boştu. Sadece bir masa, sandalye ve bahsettiği kitaplık vardı. Kitaplığa doğru yürüdüm ve mor kitaba uzandım. Kitabı çektiğimde kitaplık açıldı ve gizli bir asansör belirdi. Ne olduğunu anlayamamıştım. Bu asansör de neydi böyle? Nereye gidiyordu? Kafamda bu sorularla asansöre bindim. Ve asansör ben daha bir tuşa bile basmadan aşağı doğru harekete geçti.
Asansörün kapıları karanlık bir duvara açıldı. Aşağı baktığımda bir havalandırma deliğini fark ettim. Normal bir havalandırma deliğine karşı çok genişti. Çömelip içine baktım. Önümde uzun karanlık bir bilinmezlik beni bekliyordu. Merakıma yenik düştüm ve tırsarak ileriye doğru sürünmeye başladım. Kafamı kaldırdığımda korkunç bir alanla karşılaştım. Karşımdaki duvarda devasa bir fan, duvarın üstünde ürkütücü bir palyaço maskesi, duvarın alt kısmında yine bir havalandırma deliği vardı. Duvarın önünde duran çekmecelerin üstünde insan kafalarına benzer robot kafaları vardı. Birisinin gözleri yeşil, birisininki kahverengi ve gözyaşlarına benzeyen açık mavi noktalar ve birisininki tamamen kapalıydı. Bu yüzler bana ailemi hatırlattı. Gözleri kapalı olan bizi terk eden annem, yeşil gözlü olan kayıp kız kardeşim ve kahverengi gözlü olan sürekli uğraştığım kardeşim… Babam burada insansı robotlar mı yapıyordu? Ama neden? Dehşetle etrafıma bakındım. Sağ ve solumda büyük camlar vardı. Camların önünde de iki tuş. Birisi mavi diğeri kırmızı. Solumdaki cama baktım ve mavi tuşa bastım. Gördüğüm şeye şaşkınlıkla bakakaldım.
Gördüğüm şey gözleri kapalı, mavi saçı ve makyajı olan, ucunda sarı toplar olan mor etekli zarif bir balerindi. Bir robota göre çok zarifti, aynı anneme benziyordu… Yavaşça dönerken arkadan usul bir melodi çalıyordu. Bir süre sonra ışık söndü. Bende sağımdaki cama baktım. Mavi tuşa bastım. Oda boştu. Ama bir şeyin orada olduğuna emindim. Tereddüt etmeden kırmızı tuşa bastım. Oda elektrik kıvılcımlarıyla aydınlandı. Kocaman, tilkiye benzer bir gölge gördüm. Biraz irkilerek mavi tuşa tekrar bastım. Pembe ve beyaz bir tilki robotu bana dostça el sallıyordu. Bende gülümseyip ona el salladım robot olduğunu bilmeme rağmen. Biraz bu tilkiyle balerini izledikten sonra önümdeki havalandırmaya gözüm takıldı. Orası nereye gidiyordu acaba? Hiç beklemeden oraya yönelip sürünmeye başladım.
Girdiğim alan çok daha karanlıktı. Arada sırada ışıklar patlıyor ve bir masayı gösteriyordu. Masanın üstünde mavi kağıtlar ve bir el feneri vardı. El fenerini elime aldım ve kağıtları incelemeye başladım. Bunlar robotların planlarıydı! İşlevlerinden boylarına kadar her şey yazıyordu. Gördüğüm balerin ve tilki. Başka robotların da planı vardı. Büyük bir ayıcık, ayının el kuklası olan mavi bir tavşan ve bir makine… Üstünde anlamadığım terimler yazıyordu. Biraz kuşkulandım ve planları daha yakından incelemeye başladım. Tilki ebeveynlerin seslerini kaydedip oynatabiliyor, balerin müziğiyle çocukları kendisine çekip uyutabiliyordu. Ayının planına baktım. O karnındaki bir çocuk bedeni miydi?! İşlevler kısmında çocuk yakalama ve içinde tutma yazıyordu. Bu ne demekti? Babam bu robotlarla çocukları mı hapsediyordu? Peki sonra o çocuklarla ne yapıyordu? Planları okudukça korkum arttı ve oradan olabildiğince çıkmak istedim. Eve çıkıp polisi arayacaktım, evet bu iyi bir fikirdi! Yoksa değil miydi? Kafamda bunun tartışmasını yapmaya çok dalmıştım kaçmayı unutmuştum! Arkamı döndüğümde ışıklar aniden kapandı. Ve bir ses duydum. Küçük bir kız sesi…
Ses çok tanıdıktı. Kim olduğunu çıkaramadan ses saklanmam gerektiğini söyledi. Birileri geliyordu. Masanın altında bir saklanma yeri vardı. Hemen oraya girdim ve kapısını kapattım. Ve çocuk sesleri duymaya başladım. “Merhaba… Bu aynı kişi mi? Seni görebiliyoruz! Hadi çık oradan sadece oynamak istiyoruz!”. Minik robot eller kapıyı açmaya başladığı gibi kapının koluna yapıştım. Küçük olmalarına rağmen çok güçlülerdi. Bir süre böyle sürdü. Sonra kapıyı bıraktılar. “Bizi izliyor… Seninle sonra oynayacağız!”. Biraz kapıyı tutup bekledim. Sonra o tanıdık ses tekrar konuştu. Işıkları kendim gidip açmam gerektiğini, ışıklara ulaşmak için balerinin odasından sessizce geçmem gerektiğini söyledi. İçimden bir ses bu bilinmez sese güvenmem gerektiğini söyledi. Hızla ana bölüme geçtim ve solumdaki havalandırmaya girdim. Oda çok karanlık ve genişti. Sessizce ilerlemeye başladım. Arkamdan tatlı bir melodi geldiğini duydum. Durdum, nefesimi tuttum. Bir süre sonra melodi uzaklaştı ve ilerlemeye devam ettim.
Odayı geçtim ve başka bir yere ulaştım. Burası dardı ve kablolarla doluydu. Önümde bir tablet vardı. Sığınağın haritasını gösteriyordu. Kırmızı ışıklar yanıyordu. Birine bastım ve yanında yüze sayan bir sayaç belirdi. Ne yapacağımı anlamıştım. Ancak robotik bir kahkahayla yerimden zıpladım. Işıklar gidip geldi ve o kocaman robotu gördüm. Elinde mavi tavşanı ve mikrofonuyla bana bakıyordu. Tabletin yanında mavi bir tuş belirdi. Bastığımda odayı çocuksu bir ses doldurdu. “Sakin ol ve sahnene dön, her şey yolunda!” ayı elindeki tavşana baktı sonra geri dönüp gitti. Sessizce güldüm ve ışıkları açmaya devam ettim. Işıklar açıldığında geri döndüm.
Eve dönmek için yöneldiğimde kız tekrar konuştu. Gitmemem gerektiğini söyledi. Neden diye sorduğumda cevap vermedi. Kendimi kötü hissettim. “Kendini gösterirsen kalırım.” dedim. Gölgelerin içinden tombul bir kız robot çıktı. Gözleri yeşildi. Sonunda sesin neden tanıdık geldiğini anladım. Bu benim kız kardeşimdi. Ama nasıl, nasıl bu robot olmuştu? Gözyaşlarımı tutamadım. Hemen ona sarıldım ve her şeyi anlatmasını istedim. Bu robotun babamızın yaptığını ama asla yakınına yaklaşmasına izin vermemiş. O da dinlememiş ve bir gün kimse yokken robotun yanına gitmiş. İşte o zaman robotun karnından bir kol ona dondurma uzatmış. Ama dondurmayı vermek yerine kendisini içine çekmiş. Ve o zamandan beri burada mahsur kalmış. İçimde büyük bir sinir ve hırs oluştu. Elinden tuttum ve onu buradan kurtaracağımı söyledim. Buradaki herkesi özgürlüğüne kavuşturacağımı söyledim. “Emin misin abi? Bu çok tehlikeli!” dedi. Gülümseyip evet dedim. Sağ havalandırmaya girdik. Beni haritada gözükmeyen bir odaya yönlendirdi. Odaya girdiğimde arkamda olmadığını fark ettim.
“Bu son kararın mı abi?” dedi, sesi odada yankılandı. Şüphelendim nerede olduğunu sordum. Cevap vermedi. Etrafıma baktığımda robot parçaları gördüm. Ve mavi kağıttaki o makineyi… Ucu bana bakıyordu. Korkudan hareket edemiyordum. Ve karşımda kablolardan oluşan bir yaratık gördüm. Makinenin kolunu çekti. Oda üç kere kırmızı ışıkla aydınlandı. Makinenin ucu karnımı deşti. Kemiklerimin her bir tanesinin kırıldığını hissettim. İçimde ne varsa alınıp yerine soğuk, sert parçalar konulduğunu hissettim. Ve en sonunda bilincim kapandı.
Uyandığımda odamdaydım. Nasıl oraya geldiğimi hatırlamıyordum. Rüya gördüğümü söylemek isterdim ama rüya değildi. Vücuduma baktım. Vücudum dikişlerle kaplıydı, bazılarından kablolar fışkırıyordu. Hızla kalktım ve banyoya koştum. Aynaya baktım. Gözlerim mor mor parlıyordu. Kafamı birçok ses doldurdu. Ne dedikleri anlaşılmıyordu. Günler geçti. Her geçen gün vücudum ağırlaştı, şişti, rengi değişti. Bir hafta sonra içimde ne varsa dışarı fırladı. Yere yığıldım. Gitmek için hazırdım ama gitmedim. Hala yapmam gereken bir şey vardı. Yoluma devam edip bütün bu trajedilere sebep olan, kardeşlerimin ve daha nice çocukların canını alan babamı bulacaktım.