Okuldan eve gelince o kadar yorgundum ki hiçbir şey yapmamaya kararlıydım. Bir ara yerimden kalktım ve çantamı boşaltmaya yeltendim. İşte tam o anda annem “Zorlu sınava katılma hakkı kazanmışsın oğlum!” diye bağırdı. Tam o anda sevinçten koşa koşa annemin yanına gittim. Annemin elinden okuduğu telefonu aldım ve baktım; cidden de zorlu sınava girecekmişim çünkü telefonda şöyle yazıyordu: ‘Babi zorlu sınava katılıyor!’ Hemen “Evet, eveet, eveeeet!” diye bağırdım. Bu mesaj sınıftan Ömer, Efe, Ali ve Tamer’e de gelmişti. Bu kişiler ve ben tabletlerimize gelen çarpma ve bölme işlemlerini çözmeli ve öyle sınava gitmeliydik. Sınav Ağustos’un On’unda olacaktı ve Ağustos’un Yedi’sindeydik; yani tam üç gün sonra sınav vardı. Sınava girecek herkes işlemleri yaptı. Aslında yapmamız gerekmiyordu ama biz yine de yaptık çünkü hepimiz korkuyorduk. Her gün tam on beş soru çözdük. Aradan tam iki gün geçti. Ve o akşam, ben soru çözmek için saat on bir buçukta uyudum. Ve nihayet sınav günü geldi ve sınava gittik. Herkes bir sandalyeye oturdu. Verilen sınav kağıdında yazan soruları cevapladık ve öğretmene verdik. Tam beş dakika bekledik ve sonra öğretmen yüz üzerinden kaç aldığımızı açıkladı. O anda çok heyecanlıydım. Ömer, Tamer ve ben yüz almıştık; Ali ve Efe ise doksan yedi. Eve gidince anneme kaç aldığımı söyledim. Annem bu yüzden benimle çok gururlandı ve ben de kendi başarımı çok iyi buldum, kendime olan güvenim arttı. Sonra hemen kitap okumaya başladım ve okurken uyuyakaldım.
