Ahmet

Ahmet okula gitmek istemiyordu ama zor da olsa zorunluydu. Bu yüzden akşam çantasını hazırlayıp 9 ‘da yattı. Fakat uyuyamadı. Sonrasında ise uyuyakaldı. Ertesi sabah annesi onu uyandırırken önce hafifçe salladı, Ahmet arkasını döndü. Sonra uyandı. Annesi “Kalk bakalım uykucu.” diyerek devam etti ama yemekte uykusuzluk çekmeğe devam etti. Yumurta yerken kafası yemeğe düştü fakat kafası yemekteyken hala uyuyordu. Annesi hem bir yandan gülüyor bir yandan söyleniyordu. Neyseki Ahmet sonra uyandı, kafasını yumurtadan kaldırdı ve ağlamaklı bir sesle “amaaaaaaaaa” diye bağırdı. Babası haydi okula! dedi ve Ahmet annesinin telefonunun saatine bakıp “daha 20 dakika var” dedi. Babası “Ne kadar erken, o kadar iyi”  diyerek montunu giyiyordu.  Annesi “anca yetişirsiniz” diyerek devam ettirdi. Ahmet kapının önündeki çantasını alıp çıktı. İlk ders matematikti fakat Ahmet bu dersi hiç sevmezdi çünkü çocukluğundan beri sayılarla arası pek de iyi değildi. O sosyal ilişkilerde çok daha iyiydi. Eve geldiğinde şu şekilde mırıldandı “Okuldan eve gidince o kadar yorgundum ki hiçbir şey yapmamaya
kararlıydım. Bir ara yerimden kalktım ve çantamı boşaltmaya niyetlendim.
İşte o anda…”annesi doğum günün kutlu olsun diyerek odaya girdi ve o an Ahmet ‘in kafası çok karışmıştı. Annesinin telefonuna bakıp “Benim doğum günüm 1 ay sonra.” diye ekleme yaptı “Ama hediyeler ve pasta için hiç bir zaman erken olmaz.” annesi gülerek “Erken olmaz” diye bağırdı.

(Visited 37 times, 1 visits today)