Benim Evim
Hayatım tam istediğim gibiydi. Bu küçük kasabada kendime bir hayat kurmuştum. Elimde çok imkan yoktu belki ama böylesi eskisinden daha iyiydi. Bugün doğum günümdü, uzun süre sonra ilk defa mutlu bir doğum günü…
İstediğim her şeye sahiptim. Ne kötü gidebilirdi ki? Düşünceleri bırakıp yatağımdan kalktım. Özenle hazırlandım ve alt kata indim. Bir süre yalnızlığın tadını çıkardıktan sonra arkadaşlarımla buluşmak için dışarı çıktım. Her zaman gittiğimiz küçük tatlı kafeye gidiyordum, özel bir yer değildi yani. Ama arkadaşlarımın benim için bir sürpriz hazırlayacağından emindim çünkü son birkaç gündür çok garip davranıyorlardı. Kapıyı açtım ve içeri girdim ama hiçbir şey yoktu. Normal bir şekilde oturuyorlardı. İçten içe biraz bozuldum ama bozuntuya vermeden yanlarına gittim. Fakat yanlarına gittiğimde beklediğim sıcak karşılamayı bulamadım, onun yerine hepsi soğukça doğum günümü kutladı ve sonrasında normal bir günmüş gibi davranmaya devam etti. Bir süre sonra bir sıkıntı olup olmadığını sorduğumda bir sıkıntı olmadığını söyleyip geçiştirdiler.
Zaman geçtikçe daha normal davranmaya başlasalar da hala bir gariplik olduğunu sezebiliyordum. Akşama doğru benim evime gitmeye karar verdik. Kapıyı açıp dışarı çıktığımızda her zaman oturduğumuz kafeye bir göz attım. Anılarla doluydu burası. Benim evimdi. Sonuçta ev dediğin yer sadece geceyi geçirdiğin dört duvar arası değildir; ev iyi kötü anılarla dolu, yuva dediğin yerdir. Yürümeye başladığımızda hala düşünmeye devam ediyordum. Elimdeki her şeyden çok memnundum. Arkadaşlarım, evim, yaşadığım kasaba… Her zaman istediğim her şey elimdeydi. Düşüncelere dalmış bir şekilde yürürken zaman hızla geçti ve evime ulaştık. Eve girdiğimizde hava artık kararmıştı. İlginç bir şekilde arkadaşlarımın davranışları dahada garipleşmeye başladı ama bu sefer soğukluk gibi değilde, farklı bir şekildeydi. Sanki hüzünle bakıyorlardı bana, acımayla ve gerektiğinden iyi davranıyorlarıdı. Sonunda ışıklar söndü ve pasta geldi. Beklediğim gibi bir sürpriz olmasada oldukça mutluydum. Pastadaki mumlara baktım, gözlerimi kapadım, hayatımın hep şu andaki gibi olmasını diledim ve mumu üfledim. Ne olduysa tam o an, ben mumları üflediğim sırada oldu. Arkadan bir ayak sesi geldi. Gözlerimi açtığım, mumlardan birini söndürememişim. O mumun verdiği loş ışık duvara arkamdaki birinin gölgesini yansıttı. Arkamı döndüm. Oydu. O buradaydı.
Şaşkınlığımı gizlemeye çalışmamın bir önemi olmadığını hemen o anda farkettim. Çünkü arkadaşlarım hiç şaşkın görünmüyorlardı. Bunu ve garip davranışlarını birleştirerek her şeyi bildiklerini anladım. Kendime bir dünya kurmuştum, şimdi o her şeyi mahvedecekti. O kim diye sorduğunuzu duyar gibiyim. O gerçekliğin ta kendisiydi. Her zaman kaçmaya çalıştığım şeydi. Birden her şeyin değiştiğini hissettim. Yine o dört duvarın arasındaydım. Akıl hastanesinin soğuk duvarları. Burası benim evim değildi ki benim evim o kasabaydı, o kafeydi, arkadaşlarımdı.