Kuzenimin doğum gününe bir bir haftadan az bir süre kalmıştı. Ben ve ailem klasik bir kutlama yapmak için hazırlıklara başlamıştık. Önce gün içerisinde neler yapacaklarımızın planını yapıp sonra da bu planı listeye dökmeye karar verdik. Liste uzadıkça uzadı… Sanki yapacaklarımızı aklımızdan geçirirken bu kadar uzun değildi. Daha yapacaklarımızın yarısını yazabilmiştik ki başımıza gelecek talihsizliklerin ilki gerçekleşmek üzereydi. sonundalisteyi tamamlayabilmiş, bir oh çekmiştik, ta ki o sesi duyana kadar…
Bu kuzenimin sesiydi. Kuzenim bu doğum günü vb. Olaylarının ondan gizli bir şekilde yapılmasını isterdi. Bir keresinde hatırlıyorum da ona nasıl bir doğum günü yapacağımızı söylemiştik. Sonrasında pek de tatlı şeyler yaşanmamıştı, bu yüzden herkes kuzenim odaya yaklaşmaya başladığında birden bire farklı şeylerden konuşmaya başlamıştı. Aniden odaya dalan kuzenim adeta bizi avlama hazırlanıyordu. Ezkaza bunu da atlatmıştık.
Ben ve annem doğum günü için süsleri alamaya dışarıya çıkmıştık. Geçen seneden farklı bir tema yapmak istiyorduk. Bu sebeple başladık teker teker dükkanları gezmeye. İlham arayan gözlerle etrafa bakınırken gözümüzü bir şey çeldi. Bu sıradan bir dükkanda gördüğümüz sıradan sarı bir balondu. Bazen sıradan eşyalar bile çok güzel kapılar açabilir. Biz bu balona bakarak kuzenime en sevdiği renk olan “sari” temalı bir doğum günü yapmaya karar verdik…
İşe sarı balonlar alarak başladık. Sonra sarı puantiyeli peçeteler, sarı renkli masa örtüsü vb. şeyler aldık. Günlerdir doğum günü pastası konusunda kararsız olduğumuz için aklımızda yeni yeni bir şeyler oluşmaya başlamıştı. Bizim çok sevdiğimiz bir pasta şefimiz var, Şef Haydar. Her yıl doğum günü pastalarımızı Şef Haydar’a yaptırırız. En sonunda pastayı nasıl yaptıracağımıza karar vermiştik. Sarı renkli ve üzerinde mor işlemeler olan mütevazı bir pasta yaptırmaya karar verdik.
Günler geçti hazırlıklar bitti… Sıra doğum günü gecesine gelmişti. Bu mutlu gün bizlere genellikle stresli bir koşturmacan başka bir şey gibi gelmezdi. süsler asıldı, güzel kıyafetler giyildi. Sanki bir doğum gününde değil de, kayyum atanmış küçük bir işletmede gibi hissediyordum. Her şey dört dörtlük olmalıydı, yoksa kuzenim bir canavara dönüşürdü. Evdeki hazırlıklar tamamlanmıştı. Pasta da gelmek üzereydi. Şimdilik her şey mükemmel gidiyordu.
Pastamız gelmişti, fakat ne gelmek… pastayı getiren kurye büyük bir mahcubiyetle özür dileme başlamıştı. O anda teyzem olayı anlamış fakat bir şey söylemiyor, annem ve büyükannem de kuryenin söylediklerini dinliyordu. Kurye “Size karşı çok mahcubum, pastanızı apartmandan içeriye sokarken düşürdüm, bütün masraflarınızı ben karşılayacağım.” demişti. Annem bu kötüye giden “mutlu” günü kurtarmak için olayı alttan almaya çalışıyordu. İşin en kötüsü de bu olanlardan kuzenimin daha haberi yoktu. O umutlu bir şekilde salonda oturmuş mumların yakılıp odaya güzel bir pastanın gelmesini beklerken biz de içeride ne yaparız da bu durumu en az hasarla atlatırız diye düşünüyorduk.
Aniden aklımıza yeni bir fikir gelmişti. Bu monoton doğum günlerine yeni bir hava getirecek bir fikir… Şöyle olacaktı : Öncelikle kuzenim hediye paketlerinin açacaktı. Fakat bu paketlerin içerisinde doğum günü pastasının malzemeleri olacaktı. Sonra da hep beraber mutfağa geçip pastayı yapmaya başlayacaktık. Her şey plana göre giderse bu işten hızlıca sıyrılabilirdik.
Her şey plana göre gidiyordu, kuzenim öncelikle hediyeleri açmış malzemeleri bulmuş ve mutfakta pastanın harcını hazırlamaya başlamıştı. Pasta piştikten sonra ise herkes yerine geçti ve mumlar yakıldı… ne olduysa tam o an, kuzenimin mumları üflediği sırada oldu… kuzenimin ayağı kaydı ve kendi yaptığı pastanın içine düştü. Hepimiz ondan felaket sinirli bir tepki beklerken, o sadece kıkırdadı ve güldü. Hepimiz şaşkınlıklar içerisindeydik. Her zaman ciddi ve disiplinli olan kuzenim sanki bu sefer kendini en içten duygularına bırakmış gibiydi.
Böylece bir doğum günü daha bitmiş ve bir yaş daha yaşlanmıştı… Artık gelecek doğum günlerinde daha büyük ve daha farklı bir şey düşünmemiz gerekiyordu. Şimdiden doğum günü stresi başlamıştı…