Sisli bir geceydi. Ekibim ile birlikte şehre gitmeye koyulduk. Tam gemimize binecek iken gemimizin kırık olduğu aklımıza geldi ve buradaki köyden gereken parçaları almazsak uçan gemimizin artık bir anlamı kalmayacaktı. İleride bir platonun üzerine kurulmuş bir köy gördük.
Köye doğru yürümeye başladık arada 300 metre kala sırtımda bir uyuşma hissettim arkamı döndüğümde gemimizin kırıldığını öğrenip bizi takip eden 3 goblinden birinin sırtıma zehirli bir bıçak sapladığını gördüm. takımımızdaki şövalye bu durumdan korkarak orada bulunan göle zıpladı. Bizde o sırada çok kritik bir karar vermeliydik yoksa büyücü goblin tarafından ateş topu saldırısına uğrayacaktık. Kendime dedim ki bunu yapabilirsin ve tepenin üstünde olan büyücü goblinin kafasını özel hamlem God Speed ile kestim. Tabi ki sırtımdan saplanan bıçak ve yaptığım hareket yüzünden çok hızlı hareket edemiyordum o yüzden kendime gölgelerden yapılmış bir bandaj bastım ve iyileştim. Takımımızdaki minotor yavaş olduğundan bu savaşa biraz geç gelebilmişti ama oda benle savaşmaya başladı ve goblinleri kestik. Takımımızdaki Şövalye ise gölün içindeki kurbağa ile zorlu bir savaş geçirdi ama sonunda yendi. Tabi bizim kestiğimiz goblinlerden ikisi suya düştü ve şövalyenin kestiği kurbağada suyun derinliklerine batınca oradaki en büyük avcı ve kurbağaların Tanrısı olan Froghemoth geldi.
Onu görünce anladık ki ya bu tanrıyı öldürecektik yada hayatımızın sonu bu kurbağa yüzünden olacaktı. Herkes bir anda ciddileşmişti ortam çok gerilmişti ilk vuruş şövalye yaptı Tanrının üstüne koşarak saldırdı kurbağaya çok bir şey olmamıştı. Bunun üzerine Froghemoth sinirlenip onu ellerinden biriyle tuttu ve ağzına atmaya çalıştı ama tam şövalyeyi ağzına atacakken ona son özel hamlemi yaptım Lightning Tornado. Bu hareketi yaptıktan sonra 2 kolu hasar görmüştü. Benim vuruşum üzerine minotor daha çok hasar görsün diye saldırıya geçti ve ve oda devasa baltası ile Froghemoth’un hasarlı koluna hedef aldı ve bir kolunu kesti. Ama buda bir Tanrıydı ve güçsüz değildi o kadar sinirlendi ki çok yüksek bir sesle bağırdı biz başta kolu acıyor diye bağırdı sandık ama aslında öyle değilmiş o sadece yeni bir forma dönüşüyormuş. Bu forma dönüşünce kanatları çıktı ve kolu tekrardan çıktı. Biz o an bu savaşın çok zorlu bir savaş olacağını anlamıştık ama kaçmadık ve savaştık. Kurbağa Tanrısının 3 kolunu kestik ve o da korkup kaçmaya çalıştı ama benim sırtımdan yediğim bıçak artık geçmişti ve tüm gücümle koşup Kurbağa tanrısının kafasını kestim ve gözlerini oyup aldık. Savaş bittikten sonra Kurbağanın çıktığı mağaradan değerli şeyler çıkabilir diye düşündük iyi ki de düşünmüşüz. Mağara dan sihirli bir biblo, sihirli bir yüzük ve sihirli bir kalkan çıktı.
Biz bu hazinelerin hepsini alıp köye doğru yol aldık ve gemimizi tamir etmek için gereken her şeyi alıp gemimizi tamir ettik. Sonra şehre gidip elit bir handa biramızı yudumladık. Uykumuz gelince odamıza gittik ve odadaki mumu üfledik ama ne olduysa ben o mumu üfledikten sonra oldu. Aslında bunların hepsi bir lanetmiş o vampir büyücünün bize koyduğu bir lanetmiş.
Gerçek bir DnD Oyunundan alınmıştır .