Geceydi, karanlığın çöktüğü yıldızların parladığı bir geceydi. Arkadaşım ve ben evin yolunu tutmuş yürüyorduk. Eve giderken çalılıklardan gelen sesle nefesimin kesilmesi bir olmuştu. İlk önce arkadaşım ve ben bunun ne olduğunu anlayamamıştık fakat sonradan anlamıştık ki kaçırılmıştık. Bir anda gözlerimin önüne bir karanlık çökmüştü. Gözlerimi açtığımda bir arabadaydım, etrafımda bilmediğim siyah maskeli kişiler ve arkadaşım vardı, yüksek bir sesle bağırmaya kalkışınca ağızımın sıkı bir bantla kapatıldığını fark ettim. Bizi garip bir yere götürüyorlardı ikimiz de korkudan titriyorduk. Polisi aramak için telefonumu aramaya kalkışınca ellerimin sıkı bir halatla bağlanmış olduğunu hatırladım. Ve hissediyordum ki telefonum cebimde yoktu, onlar almıştı. Arkadaşımda aynı durumdaydı. Bir süre arabayla bir yere gittikten yıkık ve dökük bir eve gelmiştik. Bizi zorla evin içine girmeye zorladılar, biz de girmek zorunda kalmıştık. Evin içerisine girdikten sonra bizi duvarlarında spreyle çizilmiş resimler olan bazı duvarların yıkıldığı bir odaya getirdiler. Sonra bize ” Ya siz bize on bin lira verirsiniz ya da sizi hayatınız boyunca burada aç ve susuz bırakacağız.” dediler. Bu seçenekler arasından tabii ki on bin lirayı vermeyi seçtik. Bize tekrar “Son kararınız mı?” diye sordular ve biz de “Evet.” dedik. Bu olaydan sonra bizi rahat bıraktılar ve telefonlarımız verdiler. Bu arada kesinlikle onlara on bin lira vermeyeceğiz, diye içimizden söylenirken telefonumdan da 155 numarasını tuşluyordum ve ulaştım, onlara adresimizi söyledim ve yola çıktılar. O sırada telefonumuzdan aramalarımıza bakarken çok defa ailelerimizin aradığını ve mesaj attığını gördük, bizi kesinlikle çok merak etmiş olmalılardı. Birkaç dakika sonra polisler geldi ve bizi kaçıran kişileri yakaladılar. Biz de ailelerimizi aradık ve bizi buradan almalarını söyledik. Eve gidince bütün yaşananları anlattık, ailelerimiz çok şaşırmış ve panik olmuşlardı. Ve bu garip gece sonlanmıştı.