İnsanoğlu varolduğu andan itibaren biyolojik çevresindeki ve kendi vücudundaki olayların nasıl meydana geldiğini merak etmiştir. Başlangıçta insanlar tüm bu olayların neden-sonuç ilişkisini irdelemekten uzak olduğundan bu olayları doğa üstü güçlere atfetmiştir. Modern insan ise geliştirdiği bilimsel metotlarla doğadaki ve kendi vücudundaki olaylara ışık tutmaya çalışmıştır; bu yaklaşım birçok farklı bilim dalının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bununla paralel olarak temelde insan vücudunun fizyolojisini, hastalıkların patolojisini ve bunların tedavisini hedef alan biyomedikal araştırmalar da çok çeşitli dallara ayrılmıştır. Bu araştırmaların insan özneler üzerinde yapılan önemli bir kısmı gözlemsel çalışmalar olarak yapılırken diğer bir kısmı ise deneysel (girişimsel) çalışma şeklinde yürütülmüştür. Deneysel araştırmalarda işin tabiatı gereği denek kullanmak bir zorunluluktur; bu anlamda deney hayvanları kaçınılmaz olarak insan deneklere en önemli alternatif olmuştur. Bu bağlamda öncelikle deney hayvanlarında deney yapıldıktan sonra insan öznelerde deneysel çalışma yapmak esastır. Ancak bu deneylerin yapılabilmesi için bazı şartlar ve kurallar gerekmektedir. Sonuç olarak tüm araştırmalarda insan-insan ve insan-hayvan ilişkileri söz konusu olmakta ve etik kavramı doğal olarak önem kazanmaktadır.
Kısaca ahlak veya töre bilimi olarak tanımlanan etik “insan ve hayvan yaşamını ilgilendiren bilimlerde yapılabilecek hareketlerin sınırları, davranışın öncesinde yol gösterici ve sınırlayıcı kurallar topluluğu” şeklinde ifade edilmektedir. Biyoetik ise “doğada yaşayan tüm organizmaları merceği altına alan, bilimsel araştırmalarda üzerlerinde çalışılan hayvanlara karşı sorumlulukların konu edilmesi yanında tüm yaşama ve tüm canlı türleriyle oluşan ilişkilerdeki sorumlulukları da ele alan” bir alandır. Hayvan deneyleri etiği ise “bilimsel araştırmalarda ve benzeri uygulamalarda kullanılan deney hayvanlarının üretimlerinden ölümlerine kadar geçen süreçte onlara insanlar tarafından yapılan muamelelerin kural ve sınırlarını bilimsel ve etik ilkeler doğrultusunda tanımlanması” olarak açıklanabilir. Özetle hayvan deneyi etiği insan-deney hayvanı ilişkisinde insan tarafının sorumlulukları ve hayvan hakları ile ilgilenmektedir.
Hayvan deneyleri, en basit haliyle ilk çağlardan beri yapılagelmektedir. Ancak tıp biliminin gelişmesiyle, özellikle de 20. yy’ dan sonra bu tür deneyler insanlar üzerinde gerçekleştirilen deneylerle paralel olarak hız kazanmıştır.
Diğer taraftan, deneylerde hayvanların ölçüsüz bir şekilde kullanılması ve eziyet verici yöntemlere başvurulması, toplumda konuya ilişkin duyarlılığın artmasına neden olmuştur. Böylece hayvan deneylerinde uyulması gerekli etik ilke ve standartların getirilmesi ihtiyacı hâsıl olmuş, bu amaçla ulusal ve uluslararası düzenlemeler yapıl- mış ve etik kurullar oluşturulmuştur.
Ne kadar günlük hayatımızda kullandığımız ürünlerin hayvanlar üzerinde test edilmesi bizi rahatsız etse de birçok insan bu yapılan deneylere karşı durmak için sosyal medya üzerinden paylaşım yapmak dışında bir önlem alamıyor. Bu yüzden biraz da olsa bu hayvanlara yapılan eziyeti sonlandırmak adına kullandığımız markaların bu konu hakkındaki tutumlarına göre ürün alıp almamaya dikkat etmeliyiz. Kullandığımız bu ürünlerin hayvanlar üstünde değil de başka şekillerde yapabileceğimiz deney yöntemleri için araştırmalar yapmalıyız ne de olsa bizi memnun eden o ürünler belki de bir hayvanın canına mal oluyor.