Birleşmiş Seçili Milletler

Birleşmiş Milletler, dünyayı yeni bir dünya savaşından ve soykırımlar silsilesinden korumak adına 1945 yılında 2. Dünya Savaşı sonrası kurulmuş olan uluslararası bir organizasyondur. Her biri dünya barışını sağlamaya ve bu doğrultuda yatırımlar yapmaya gönüllü 193 devleti çatısı altına toplar ve ilk kuruluş amacı kendisi ile aynı misyonu benimsemiş fakat başarılı olamamış Milletler Cemiyetinin işlevsel ve sürdürülebilir bir versiyonunu oluşturmaktır. Peki bu bağlamda başarılı olduklarını söylemek mümkün mü yoksa Birleşmiş Milletler de Milletler Cemiyetinin ortak kaderini paylaşmaya mahkum mu?

Yetmiş yılı aşkın süredir faaliyet gösteren Birleşmiş Milletler, güncellenmeyen politikaları ve küresel krizlere müdahil olmaktan kaçınan tavırları nedeni ile son dönemlerde efektif olmadığı gerekçesiyle pek çok eleştiri aldı. Dünya barışı adına yapmış olduğu çalışmalar olsa dahi dünyayı seçilmiş ülkelerden ibaret sayan ve kendi yapılanması içinde dahi kimi ülkelerin diğerlerinden çok daha fazla yetkiye sahip olduğu bir oluşumdan dünya barışı beklemek ne kadar mantıklı? 194 ülkenin bulunduğu bir platformda ” dünya devi ” 5 ülkenin alınan her türlü çözüm önerisini veto etme yetisinin olması ne denli barışçıl ve işlevsel? Asıl dilemma çağımızın en büyük sorunlarından olan iklim krizi, açlık, savaş gibi gerçeklerin tartışılması gereken yerde bu sorunların en büyük yaratıcısı olan ülkelere en büyük yetkiler verildiğinde başlıyor. Buna en yakın örnek 2018 yılında Suriye’nin kendi topraklarında gerçekleştirilen  kimyasal silah saldırısının failini bulmaya yönelik ABD desteği ile başlattığı soruşturmadan kendi sözde müttefiği Rusya tarafından veto edilmesi olabilir. Yaşanan saldırıyı engellemek şöyle dursun, krizin önüne geçilmesi konusunda dahi Suriye’nin elini kolunu bağlayan bu karar benim bildiğim hiçbir dünya barışı tanımına sığmıyor. Tüm bunlar yeterince insanlık dışı değilmiş gibi ”dünya devlerinin” kendilerine verilen vetoları görmezden gelme hakları da var. Güvenlik Konseyi asla onaylamamış olsa dahi ABD’nin Irak’ı işgal etmesi bunun çok taze ve somut bir örneği olacaktır. Ne yazık ki Birleşmiş Milletlerin hümanist mavisi ve barış güvercini , Ortadoğu’ya pek uğramıyor. Irak, Suriye, Filistin ve daha nicelerinde tek renk kırmızı, güvercinlere bombalar bağlı ve birleşmişlikten eser yok. Dünyanın Ortadoğu’nun acısına duyarsızlığı yeni bir konsept değil fakat kendi kapitalist ve yalnız kendilerine demokratik idealarını gelişmekte olan ülkelere dayatan bu ülkelerin güç zehirlenmelerini güçlendirmeye yönelik politikalar izlemek Birleşmiş Milletlerin yıllardır süregelen ikiyüzlülüğünden başka bir şey değildir. Öyle ikiyüzlü bir oluşumdur ki bu ”’gelişmekte olan ülkeler” terimi yerine ” geri kalmış ülkeler” dediğiniz anda uyarı alırsınız fakat bir sonraki toplantıda o çok sahip çıktığınız gelişmekte olan ülkelere füzeler yollama kararı verebilirsiniz. Hoş bu ülkelerin neden yıllardır gelişemediği de yine o çok gelişmiş, medeniyet emsali (!) ülkelere sorulması gereken bir başka sorudur. Tüm bu tek tarafın huzurunu sürdürme politikalarını görmezden gelsek dahi elimizde hiçbir ayrım olmadan tüm dünyayı etkilemiş, milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuş ve hala etkisini sürdüren bir pandemi süreci kalıyor ve elbette tüm bu süreci epey beceriksizce yöneten bir Dünya Sağlık Örgütü…

Örnekler sıralamakla bitmiyor ve bitmeyecek de. Savaşta, sağlıkta, fakirlikte ve insanı doğrudan etkileyen bilimum sorunda diğerlerinden daha insan değilseniz -ki bu doğduğunuz topraklar ile doğrudan bağlantılıdır- güvenebileceğiniz hiçbir kuruluş yok. Milletler Cemiyeti, Birleşmiş Milletler, belki 50 yıl sonra farklı isimli bir organizasyon fark etmez; bu topluluklar her zaman kendi insanlarının refahı için uğraşacaklar ve bunu gözünüzün içine en kucaklayıcı gülümsemeleri ile bakarken yapacaklar. Ne zaman ki dünyanın 3-5 ülkeden ibaret olmadığı ve insanın her yerde insan olduğu gerçeği kabullenilir, yıllardır sorulmayan sorular sonunda sorulabilirse işte o zaman Birleşmiş Milletlerin efektifliğini de sorgulayabiliriz. Şuan asıl sorulması gereken şey bu kuruluşun kime işlevsel olduğudur ki benim bu konudaki görüşümü tahmin etmek şu noktada pek de zor olmasa gerek.

(Visited 20 times, 1 visits today)