Dünyada yaşayan yaklaşık sekiz milyar kadar insan var. Bu, idrak etmesi söylemesi kadar kolay olmayan bir sayı. Sekiz milyar insan demek beslenmesi gereken sekiz milyar boğaz demek, ki bu hiç de kolay bir iş değil.
Bu kadar fazla insanın beslenmesi için oldukça fazla gıda üretimi şarttır. Dünya karalarının yüzdelik olarak çok büyük bir bölümü gıda üretimi için harcanıyor (yaklaşık yüzde 38 kadarı). Bu alanlar tarım alanı olarak kullanıyor çünkü gıda üretiminin temel yöntemi tarıma dayanır. Dünya tarım alanları oldukça fazladır ama efektif değildir. Bu sebepten dolayı dünyada açlık var ve insanların oldukça büyük bir bölümü yeterli miktarda gıdaya erişim bile sağlayamıyor.
Bu sorunu çözmek için tarım alanlarını fazlalaştıralım, daha çok gıda üretilsin diye düşünebiliriz ama o işler o kadar kolay olmuyor. Bun yapmak dünyada zaten neredeyse uç uca olan tarım alanları ve konut inşa edilen yaşama alanlarının dengesini bozar. Zaten o iki alan türü harici olan toprak parçaları da doğal güzellikler, milli parklar ve turistik alanlardır. Bu üç alan türü dünyada denge içinde duruyor, doğal alanları mahvedemeyiz, daha çok insan besleyeceğiz diye de o daha çok insanın yaşayacağı alanları yok edemeyiz. O yüzden yapacağımız hamleyi tarımın kendi içine yapmamız lazım. Tarım ürünlerini ilaçlayıp daha verimli ürünler elde etmek mesela, genetiği değiştirilmiş ürünler elde etmek.
Genetiği değiştirilmiş ürünler son zamanlarda oldukça dikkat çeken bir tartışma konusu. Bunun sebebi de genetiği değiştirilmiş ürünlerin doğaya zarar vermesidir. Bu ürünler daha bitki halindeyken toprağı zehirleyebiliyor ve çevresindeki ekosisteme zararlar verebiliyor. Çevresindeki bakterileri etkileyerek onlara antibiyotik bağışıklığı kazandırabiliyor. Tüketildiğinde alerjik tepkimelere ve hormonel dengesizliklere sebebiyet verebiliyor.
Genetiği değiştirilmiş gıdalar zararlı ise neden kullanılıyor? Genetiği değiştirilmiş gıdalar çok ama çok daha verimlidir. Normal koşullarda yetiştirilmiş muadiline göre çok daha fazla sayıda ve çok daha fazla besin içeriğinde sahip ürünleri çok daha kısa bir sürede sunuyor. Kısaca çok daha fazla boğazı beslemek için ideal bir yöntem.
Bir görüşe göre genetiği değiştirilmiş gıdalar bu kadar fazla sayıda boğazı beslemek için elimizde olan tek yöntemdir. Ben bu görüşe katılıyorum, sonuna kadar değil ama. Genetiği değiştirilmiş gıdalar hem çevre için hem de onları tüketen canlıların sağlığı için bir tehdit unsuru, anca uygulayabilecek başka bir yöntemimiz bulunmuyor. Tarım arazilerini genişletemiyoruz çünkü önemli olan diğer arazilerden alan azaltıp tarım arazilerine eklememiz gerekiyor. Tarım arazilerini değiştiremiyorsak tarımın kendisini değiştirmemiz gerekiyor. Bunun da tek yoldu genetiği değiştirilmiş gıdalar kullanmak. Tabi ki de bu yöntem sağlıklı bir yöntem değil. Zaten elimizde başka yöntemler olsaydı ürünlerin genetiğini değiştirip hem çevreye hem de tüketiciye zara vermektense o yöntemi tercih ederdik.