İnsanların yaşamaya devam etmeleri için en önemli ihtiyaçlarından biri beslenmedir. Yediğimiz yiyeceklerin her birinin içeriği farklıdır ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için dengeli beslenmeliyiz. Biz hangi yiyecekte ne kadar karbonhidrat, ne kadar yağ var diye düşünürken Dünya’nın bir ucunda çok zor şartlar altında yaşayan, yiyecek bir şey bulması günler süren, bu nedenle de zar zor hayatlarına devam edenler bulunuyor. Bazı bölgelerde farklı nedenlerden ötürü oluşmuş yiyecek kıtlığının da nüfus artışıyla birlikte, yavaş yavaş diğer ülkelerde de etkisini hissettirmesi bekleniyor.
Bazı insanlar yaklaşan bu ciddi açlık ve kıtlık tehlikesinin karşısında yalnızca genetiği değiştirilmiş ürünlerin işe yarayacağını, insanlığı bu sorundan kurtarabileceğini düşünüyor. Genetiği değiştirilmiş ürünlerin tüketimi, tüm dünya çapında, yıllardır devam ediyor. Ancak bu ürünlerin fazla tüketilmesinin insan sağlığı açısından zararlı olduğu da birçok araştırma tarafından kanıtlanmış durumda. Buna rağmen insan nüfusunun seri artışına karşı tek gerçek çözümün bu olarak görülmesi, açlık ve kıtlık sorununun boyutunu anlamamıza yardımcı oluyor.
Nüfus artışının yanı sıra bazı ülkelerin tarım üretiminin kısa süreli ekonomik kazançlar ve daha çok yerleşim alanı açmak gibi nedenlerle azaltılması ve insanların meslek seçimlerini tarımdan çok sanayi alanlarına, ofiste çalışılan işlere ve farklı mesleklerden yana yapmaları da bu sorunu büyüten ve etkisini arttıran faktörlerdendir. Peki tek çözüm gerçekten her gıdanın genetiğini değiştirmek mi? Gıda fiyatlarının çoktan artışta olduğu bu Dünya’da değişim için geç mi kaldık?
Gerçekçi olmak gerekirse nüfus artışı etik olan yollarla kontrol edilemez, bu nedenle besin üretimini arttırmak daha cazip bir düşüncedir. Besin üretimini arttırmak ise birincil olarak devletlere ve yönetimlere düşüyor. Öncelikle daha çok insan tarım alanına yönlendirilmelidir. Tarım işine en baştan, bu konu hakkında bilgisiz biri olarak başlamak da hem ekonomik hem de eğitimi açısından zordur. Verimli bir arazi almak isteyen bir çiftçinin ödemesi gereken fiyat aşırı fazla ve devletler tarafından sağlanan tarım eğitimi de fazlasıyla kısıtlı. Kredi veya farklı yollarla ve tarım kursları ile bu insanlara yardımcı olunmalıdır. Yeni çiftçiler kazanalım derken eskilerini de kaybetmemek gerekir elbet, tarımla uğraşanlara devletlerin ekonomik açıdan destek olması ve işlerini güvence altına alması gerekir. Mevcut tarım alanlarının da korunması, bu alanlara çeşitli amaçlarla zarar vermeye çalışanların da cezalandırılması gerekir.
Tabi bunlar bir günde hemen yapılabilecek değişiklikler değildir ancak bu yönde adımlar atılmalıdır. Genetiği değiştirilmiş ürünler de bu süreç içerisinde geçici ve az miktarda olmak üzere tüketilebilir. Mükemmel bir durum, kimsenin genetiği değiştirilmemiş ürünler tükettiği bir Dünya olsa da, farkında olduğunuz üzere Dünya’mız şu anda mükemmelden çok uzaktır. Bu küçük gibi görünen adımlar ve iyi yöneticiler ile Dünya’yı geliştirmek mümkündür; ancak bu durumda bile yıllar, hatta asırlar sürecektir.
Özetlemek gerekirse, nüfus artışı dolayısıyla yaklaşmakta olan açlık ve kıtlık sorununun tek çözümü genetiği değiştirilmiş ürünler değildir. Dünya’nın geldiği bu kötü hale rağmen hala tarım arttırılabilir ve birçok sorun çözülebilir ancak bu devletlerin ve yöneticilerin yardımıyla bile asırlar sürebilir. Tabi uzun süreceği için çözümlerden uzaklaşılmamalıdır, nasıl olsa; geç olsun da güç olmasın.