Ülkemizde her geçen gün kadınlara karşı olan şiddet, saygısızlık biraz daha artmaktadır. Aynı zamanda kadınlara toplum içinde verilmesi gereken değer verilmemekte, onları sadece çocuk doğuran, herhangi bir işte çalışmayan, evde oturan, kendilerine yemek hazırlayan, evlerini temizleyen bir makine olarak görmektedirler. Eşi, kardeşi veya kızı çalışmak istesin umurlarında olmaz. Ama yeri geldiğinde eşime kadın doktor baksın demeyi de bilirler.
Bütün bunların yanında bir de istekleri olmadığında tehdit etmeyi de el kaldırmayı da bilirler. Çünkü onlar erkektir ve onların canlarının istediği her şeyi yapmaya hakları vardır. Bir de ‘’Erkek adamım ben tabi ki de istediğim her şey olur’’. Diyen bir grup var. Ancak bilmedikleri bir şey var ki herkes erkek olabilir ama herkes adam olamaz. Adam olabilmek her yiğidin harcı değildir. Ama sorsak bütün erkekler adamın hasıdır.
Nasıl olur da bir insan eşine, kızına, kız kardeşine el kaldırabilir. Hangi hakla? Bunların hepsi erkeklik gösterisiyse erkeklik kadına vurmakla değil onu korumakla olur.
Bir insan nasıl sevdiği, evlendiği, aynı evde yaşadığı ona evlatlarını verdiği bir kadına el kaldırıp onun canını acıtabilir. Ya da nasıl onun canına kıyabilir? Her gün televizyonlarda yeni bir kadın cinayeti veya kadına şiddet haberlerini izliyoruz. Bizler haberlere bile dayanamaz, üzülürken bunu yapanların savunmaları daha da üzüyor. ‘’Sinirlendim’’, ‘’Ayrılmak istemiyordum öldürdüm’’ ve daha nicesi. Kadınlar artık korkularından eşlerinden boşanamıyorlar. Her gün sözel ve fiziksel şiddete maruz kalıyorlar.
Bir de bu şiddete aile içerisinde maruz kalan çocukları düşünün. Her gün aşağılama, kişisel hakaret, kontrolsüz öfke, sözel ve fiziksel şiddet çocuğun kişiliğinde onarılması zor ya da onarılamayan bozukluklara yol açar. Bazı çocuklar bu durumun yanlış olduğunun farkına varıp ona göre yaşamlarına devam ederler ama bazıları şiddetinin kötü bir şey olduğunu anlayamayacak bir yaşta olduklarından dolayı şiddetin normal bir şey olduğunu düşünüp ona göre yaşamlarını devam ettirirler. Bu da yetişen her neslin biraz daha cahilleşmesini, biraz daha şiddete eğilimli olmasına sebep olur.
İşte şiddet sadece günümüz toplumuna zarar vermez geleceğimize de zarar verir. Mustafa Kemal Atatürk’ ten önce de kadınlar yine bu şekilde hatta daha beter muamele görmekteydiler. Atatürk zamanında ise kadınlara daha çok değer verilmeye başlanmıştı. Atatürk kadınların toplum içindeki saygınlığını arttırabilmek için kadınlara seçme ve seçilme hakkını vermiştir.
Kurtuluş savaşında bile kadınlar cepheye kağnılar taşımışlar, hemşirelik yapmışlardır. Yani bugünleri başka devletlerin egemenliği altında yaşamıyorsak bunun sebeplerinden biri de kadınların yaptıkları fedakarlıklardan dolayıdır. Onlar bizler bugün bu kadar rahat yaşayabilelim diye kendi canlarını, çocuklarının canlarını feda ettiler. Geçmişten günümüze bakacak olursak kadın aslında gizliden gizliye yaşamlarımıza düzen vermektedir. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi ‘’Yeryüzünde gördüğümüz her şey, kadının eseridir.’’ Yaşadığımız evden yaşadığımız ülkeye kadar kadının, hayatımızda bizler fark etmesek de büyük bir etkisi vardır.
Ancak bizim toplumumuz hala kadının değerini anlayamamıştır. Birçok yabacı ülkede ise kadının değeri anlaşılmış ve kadınlara sosyal alandan siyasi alana kadar söz hakkı verilmiştir. Bu ülkelerle ülkemiz arasındaki en bariz farklarından biri yurt dışındaki devlet yönetiminde kadınlara ülkemize göre daha fazla söz hakkı verilirken bizim ülkemizdeki devlet yönetiminde ise kadınların söz hakkı daha azdır.
Eğer bizler biraz daha kadına şiddete sessiz kalırsak durumumuz geri kalmış toplumlardan da kötü olacaktır. Bu duruma karşı olan sessizliğimizi bozup sesimizi çıkarmamızın vakti gelmiş ve geçmektedir. Daha fazla kadının canının yanmaması ve kadın cinayetlerinin bitmesi için elimizden gelen her şeyi sonuna kadar yapmalıyız. Unutulmamalıdır ki her erkeği de bir kadın doğurmuştur.