Dünya nüfusunun giderek artmasıyla, yiyecek kaynakları insanlara yetmemeye başlamıştır. Bunun sonucunda ise kıtlık ve açlık gibi birtakım sorunların ortaya çıktığı gözlemlenmiştir. Günümüzde dünya nüfusuna yetebilecek kadar gıda bulunsada, yaklaşık 815 milyon kişi açlıkla karşı karşıya. Uzmanlar, 2050 yılında 10 milyara yaklaşması beklenen dünya nüfusunun beslenme ihtiyacının karşılanması için genetiği değiştirilmiş gıda üretiminin %50 artması gerektiğini vurguluyor. Genetiği değiştirilmiş olan ürünler her ne kadar kıtlık ve açlık gibi sorunların meydana gelmesine engel olsada aynı zamanda insanlar üzerinde birçok olumsuz etki gösteriyor.
Genetiği değiştirilmiş olan ürünlerin bir diğer adı ise (GDO) genetiği değiştirilmiş organizmalardır. Genetiği değiştirilmiş organizma bir canlının genetik özelliklerinin laboratuvar ortamında değiştirilmesi ile elde edilmektedir. Bu gıdaların renkleri ve kokularının normal olanlara göre daha farklı olduğu gibi boyutları da olması gerekenden daha büyüktür. Organizmaların genetiği değiştirilerek onları istenilen hale yani daha dayanıklı ve daha cazip bir duruma getirmek mümkündür. Bu yöntemle besinlerde oluşabilecek tatlar fazlalaşır, dayanma süreleri uzar, besin değerleri artırılabilir ve olgunlaşma süresi daha kısalarak sürekli tüketim sağlanabilir. Gıdalar daha verimli hale getirilerek açlık ve kıtlık gibi sorunların da önüne geçilmiş olur.
GDO’lu ürünlerin özellikle tarımsal üretimde faydaları bulunmaktadır. Fakat faydalarının yanı sıra GDO’lu ürünlerin zararları olduğu da bilinmektedir. Genetiği değiştirilmiş olan ürünlere aktarılan bu genler, bitkilerin polenlerinin yayılmasına ve genetik bir kililik oluşmasına neden olur. Bu genetik kirlilik insanların alerjik reaksiyonlarının artmasına olanak sağlayarak insan sağlığını tehlikeye atar. Sadece insanların sağlığı degil, hayvanlar ve bitkiler gibi diğer canlıların da ekosistemini bozarak Dünya üzerindeki dengenin yok olmasına neden olur. Ekosistemin bozulması hayvanlarının sayısının giderek azalmasına ve daha sonrasında ise nesillerinin tükenmesine yol açabilir.
Canlıların sağlını korumak amacıyla mümkün olduğunca GDO’lu ürünlerin üretimini ve kullanımını azaltmalı onun yerine daha çok besin elde edebilmek için tarım alanlarının yaygınlaştırılması için elimizden geleni yapmalıyız. Tarım anlanlarının artması sonucunda daha fazla besin elde edecek ve GDO’lu ürün kullanımını azaltmış olacağız. Bu sayede canlıların biyolojik düzenlerini bozmadan doğaya ve ekosisteme zarar vermeden de besin elde edebileceğiz. GDO’lu ürün kullanımını ise daha denetimli ve dengeli bir şekilde yaparsak canlıların zarar görme olasılığını azalmış oluruz.
Genetiği değiştirilmiş olan ürünler üretmek karşımıza çıkabilecek açlık ve kıtlık gibi durumlara karşı alınabilecek önemlerdendir. GDO’lu ürünlerin fazla kullanımı canlara zarar verebilir. Bu durumun yaşanmaması için, tarım alanlarını daha verimli kullanmalı ve üretilecek olan genetiği değiştirilmiş organizmaları denetimli bir şekilde kullanarak hem Dünya’mıza zarar vermemiş ve canlıların sağlığını korumuş oluruz.