Hikâyemiz çok sıcak yaz aylarında başlıyor. Çiftlikteki bütün hayvanlar kavurucu sıcaktan kaçmak için gölgelere kaçmıs, çok terlemişlerdi. Annem, her sabah olduğu gibi süt sağmaya, ben de tarlayı sürmeye gittim. Babam ve kardeşim bizden sonra kalkıp diğer isleri yapmaya koyuldular.
Birkaç saat sonra kahvaltı yaptık ve pazara gittik. Kardeşim çilek ve kivi sevdiği için annem bolca alıyordu. Anneme, çileklere bakarak “Anne, neden kendimiz yetiştirmiyoruz?” diye sordum. Bana “Çok fazla işimiz oluyor ve bakmaya zamanımız olmuyor.” diye cevap verdi. Evde dönüp tekrar işe devam ettik. Çoğu yaz böyleydi. Arada sırada denize girip arkadaşlarımla takılıyordum.
Sonbahar olunca babam odun kesmeye, annem de salça yapmaya başladı. Annem biz okula giderken her gün daha fazla giydirerek “Sakın ha üşütmeyin! Havalar iyice soğudu.” diyerek tembihledi. Okuldan döndüğümüzde hayvanları ahıra kapatıp evde vakit geçirdik.
Kış olunca bolca kar yağdı. Bu sene kış fazla kuvvetliydi, o yüzden zamanımızın çoğunu evde geçirdik. Babamın kestiği odunların neredeyse hepsini yaktık ve şöminenin başında ısındık. Babam kardeşimle vakit geçiriyor, annem su doku çözüyordu. Ben de odamda kitap okurken dışarıyı seyredip derin düşüncelere dalıyordum. Ocak ayı gelince havalar iyice soğudu, bolca kar yağdı, okullar soğuktan dolayı tatil oldu.